NTBoxMag 1000. Haber

Kurtuluş Savaşı sonrası ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşuyla birlikte; sadece yetersiz bir üniversite ve bir mühendislik okuluna sahip olan ülkemizde; Mustafa Kemal ATATÜRK’ün öncülüğünde, bilimsel ve teknolojik çalışmaların gelişmesi amacıyla birçok kurum ve kuruluş açılmıştır. Günümüz bilimsel çalışmalarının temelini oluşturacak bu kurumların başında İstanbul Üniversitesi olmak üzere;

-Maden Teknik ve Arama Genel Müdürlüğü,

-Türk Hava Yolları

-Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi sayılabilir.

ATATÜRK; bilimsel alanda çalışmaların teşvik edilmesi amacıyla; tarih ile ilgili çalışmalarda bulunması, bizzat kendisinin yeni terimlerle yazdığı geometri ve matematik kitaplarının basılmasını sağlaması ve (saydığımız) Cumhuriyet Dönemi bilim insanlarının, yurt dışına gönderilmesi gibi devrimlerle bugünün yetişen bilim insanlarına öncülük etmiştir.

Bilim ve teknolojinin globalleştiği çağımızda; sağlam köklere sahip Türk bilim insanlarımız; bugün tüm dünyada çalışmalarıyla adlarını duyurmayı başarmış ve başarmaya devam edecektir. Bizler sayabildiğmiz kadarıyla sizlere, bu çığır açan bilim insanlarını tanıtmaya çalıştık.

Ord. Prof.Tevfik SAĞLAM (1882-1963)

Tevfik Sağlam

Ordinaryus Profesör Tevfik SAĞLAM; 1903’te yüzbaşı rütbesiyle askeri hekim olarak Gülhane Askeri Tıp Akademisi’nde önceleri stajyer, daha sonra İç Hastalıkları Asistanı olarak görev yapar. 1909’da Tıp Fakültesi’nin III. Dahiliye Kliniği Laboratuvarı Şefliği’ne getirilir. 1914’te iç hastalıkları öğretim görevlisi olarak Gülhane Askeri Tıp Okulu’na girer. Birinci Dünya Savaşı sıralarında Doğu İlleri Bulaşıcı Hastalıklarla Savaş Bakanlığı’nı yürütür. 1919’da Gülhane Hastanesi’nin başhekimliğine atanır.

Kurtuluş Savaşı yıllarında Sağlık Dairesi Başkanlığı’na atanır, aynı yıl Verem Savaş Derneği’ni kurar ve 1931’de Gureba Hastanesi İç Hastalıkları Servisi’ne geçer.

1933’teki üniversite reformunda İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanlığı’ na ve III. İç Hastalıkları Kliniği Ordinaryüs Profesörlüğü’ne atanır. 1936’da Haydarpaşa Numune Hastanesi’nde İç Hastalıkları Şefi olarak göreve başlar. 1943-1946 yılları arasında Tıp Fakültesi’nin rektörlüğünü üstlenir. 1948′de Türkiye Ulusal Verem Savaş Derneği’nin başkanı olur.

Yurdun pek çok yerinde verem savaş dispanserinin açılmasını, tüberkülin testini, BCG aşılarının kampanyasını, köylerde gezici verem tarama ekiplerinin kurulmasını sağlar.

1952’de emekliye ayrılır, kendisini ölünceye kadar veremle savaşa adar.

Ord. Prof. Dr. Mazhar OSMAN (1884-1951)

Mazhar Osman

Ord. Prof. Dr. Mazhar Osman 1898’de Tıbbiye-i Askeriye’ye girer. Tıbbiye Mektebi’nde son sınıftayken Raşit Tahsin Hoca’nın yönlendirmesiyle akliye-asabiye branşını seçer.

1904’te Tabip Yüzbaşı rütbesiyle, sınıf dördüncüsü olarak diplomasını alır. Bir yıl Gülhane Askeri Hastanesi Akliye Servisi’nde staj yaptıktan sonra; 1906’da Askeri Tıbbiye’de akıl hastalıkları dersi muallim yardımcısı olur.

Bu dönemde; ilk eseri “Tababet-i Ruhiye”yi yayınlar.

1908’de Münih ve Berlin Üniversitesi’nde hem Almanca öğrenir, hem de yeniden Psikiyatri üzerine tıp eğitimi alarak ihtisasını tamamlar. 1911’de yurda dönüşünde Gülhane Askeri Hastanesi Emraz-ı Akliye Kliniği’nde görev alır. 1912’de askeri hekim olarak Balkan Harbi’nde; gezici hastane başhekimi olarak Lüleburgaz ve Çatalca cephelerinde harp sahalarında koleraya karşı verilen mücadeleye katılır.

1911 – 1912 Trablus Harbi öncesinde yeniden gittiği Berlin‘de Charitee Kliniğinde Prof. Ziehen ve Oppenheim’la çalışır.

İstanbul’a döndüğünde Askeri Sıhhiye Reisi Süleyman Numan Paşa’nın; Gülhane’den akliye, asabiye, kadın doğum ve anatomi derslerini kaldırmasıyla; 1914’te Gülhane’den ve askeriyeden istifa eder.

Haseki Hastanesi başhekimliğine geçen Ord.Prof. Dr. Mazhar Osman; 1. Dünya Savaşı’nın patlaması üzerine binbaşı rütbesiyle yeniden askere alınır ve Haydarpaşa Askeri Hastanesi’nde akliye ve asabiye mütehassıslığına atanır. Bu sırada, esas olarak akıl hastası numarası yapanların oyunlarını açığa çıkararak, onların askeriyeye sevkini sağlar.

1917’de Şişli Fransız Hastanesi (eski Fransız La Paix) Akıl ve Sinir Hastalıkları Bölümü şefliğine, 1919’da Toptaşı Bimarhanesi başhekimliğine, 1920’de Zeynep Kamil Hastanesi’ne nakledilen Akıl ve Sinir Hastalıkları Bölümü Şefliğine, 1922’de Zeynep Kamil ve Toptaşı hastaneleri başhekimliğine atanır.

Pskiyatrik sorunları olan hastaların, daha insancıl koşullarda ve saygın şekilde tedavi edilmesinde; o güne kadar uygulanan eski tedavi yöntemlerinin yerini, çağdaş tedavi yöntemlerinin almasında; yeterince önemsenmeyen bu hekimlik dalının gereken ilgiyi görmesinde ve yeni kadroların bu yönde özendirilmesinde önemli rol oynar.

1 Mayıs 1919’da, Türkiye dergicilik tarihinde eşine ender rastlanan bir şekilde, 32 yıl boyunca yayınlanacak olan İstanbul Seririyatı Dergisi’ni çıkarmaya başlar ve derginin başyazarı görevini üstlenir.

5 Mart 1920’de Yeşilay Cemiyeti’ni kurar.

Aynı zamanda seroloji, nöro-patoloji, deneysel psikoloji laboratuvarları oluşturarak, Türkiye’de nöro-psikiyatri dalının kurulmasına öncülük eder. Sürdürdüğü çalışmalar sonucu 1927’de Bakırköy’de Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’ni kurarak, uzun yıllar başhekimliğinde bulunur.

1933’te ordinaryüs profesör olur ve İstanbul Tıp Fakültesi Psikiyatri Kliniği Başkanlığına getirilir. 1941’de başhekimlik görevini bırakıp, emekliye ayrıldığı 1952’ye kadar öğretim üyesi olarak çalışmalarını sürdürür.

Hekim ve bilim insanı olarak yürüttüğü çalışmaların yanı sıra; İçki ile Mücadele Cemiyeti, Akıl ve Sinir Hastalıkları Cemiyeti gibi çeşitli sağlık derneklerinin kuruculuğunu ve başkanlığını yapar. Ayrıca Hamburg Akıl Hastalıkları Derneği, Fransız Nöroloji Derneği, New York Nöroloji Akademisi gibi yurtdışı sağlık kuruluşlarının onur üyeliklerine seçilir.

Prof. Dr. Hulusi BEHÇET (1889-1948)

Hulusi Behçet

 

Tıp öğrenimini 1910 yılında tamamlayan Prof. Dr. Hulusi Behçet, 1914 yılına kadar Gülhane Dermatoloji Kliniği’nde Eşref Ruşen, Talat Çamlı ve Bakteriyolog Reşat Rıza hocaların yanında asistan olarak çalışır. 1914 yılında Kırklareli Askeri Hastanesi başhekim muavinliğine tayin edilir ve daha sonra 1918’e kadar Edirne Askeri Hastanesi’nde dermatoloji uzmanı olarak görev alır.

1918 yılında Budapeşte’de, daha sonra Berlin Charité Hastanesi’nde görevini sürdürür.

Prof. Dr. Behçet; bir müddet serbest çalıştıktan sonra, 1923’te Hasköy Zührevi Hastalıklar Hastanesi Başhekimliği’ne tayin edilir, 6 ay kadar burada çalışıp, Guraba Hastanesi dermatoloji uzmanlığına nakledilir.

1933 senesinde Üniversite Reformunda Deri Hastalıkları ve Frengi Kliniği’ne profesör seçilir. Hulusi Behçet, Türk akademisinde profesör unvanını alan ilk kişidir.

Dermatoloji alanında, birçok konuyu ayrıntılı bir şekilde inceler. 1920 yılından itibaren çeşitli dernek toplantılarında ve bazı yazılarında ilk kez Deri Layşmanyazında (şark çıbanı) Çivi Belirtisi Bulgusu’nu ortaya atar.

Bunun dışında, yine o yıllarda, ülkemizdeki arpa uyuzları konusunda çok sayıda yazı yazar; hatta yurdumuza ait parazitlerin tür ve cinslerini de tespit eder.

1930’da Kopenhag’da yapılan Dermatoloji Kongresi’ne davetli olarak katılan Hulusi Behçet; incir dermatitleri’ni anlatır. Senelerce ham incir dermatiti üzerine çalışmak ve yazı yazmak suretiyle bu dermatozun Balkanlarda ve nihayet Fransa ve Amerika’da da tanınmasını sağlar. İstanbul’da ilkbahar ve yaz aylarında incir ve incir yaprakları ile ilgilenen şahıslarda, sonbaharda ise incir ürünleriyle ilgilenen kişilerde meydana gelen, biri diğerinden farklı iki klinik tabloyu senelerce gözlemler. Birçok klinik tabloyla karışabileceği için incir dermatitlerini; ülkemizde tanınması adına, 1933 yılında Pratik Doktor adlı dergide yayınlar. Daha sonra çeşitli olguları dermatoloji derneği toplantılarında sunar ve Fransız Dermatoloji Derneği Bülteni’nde yayınlar.

1937’de hastalar üzerinde yaptığı çalışmalarda bulgularını “Dermatologische Wochenschrift” de yazar ve aynı yıl Paris’te Dermatoloji toplantısında sunar.

Çalışmalarından yola çıkarak Avrupalılar yeni bir hastalığın varlığına tanınmasına karar verirler. Ofmatologlar, böylece adını verdiği Behçet Hastalığı’nı kabul eder.

1947’de Zürih Tıp Fakültesi’nden Prof. Mischner’in Uluslararası Cenevre Tıp Kongresi’nde yaptığı bir öneriyle, Dr. Behçet’in buluşu “Morbus Behçet” olarak adlandırılır. Böylece daha başlangıçta Behçet Sendromu, Trisymptom Behçet, Morbus Behçet adlandırmaları ortaya çıkar ve hastalık tıp literatüründe yerini alır.

Deri Hastalıkları ve Frengi Kliniği Arşivi adındaki dergiyi ölüm tarihine kadar yayınlamıştır. Bu dergi 1934’ten 1947’ye kadar Türkiye’deki Dermatoloji organı görevini sürdürmüştür.

Prof. Dr. Kerim ERİM (1894-1952)

Kerim Erim

1914 yılında İstanbul’daki Yüksek Mühendis Mektebi’ni tamamladıktan sonra matematiğe duyduğu büyük ilgi nedeniyle Berlin Üniversitesi’nde daha ileri matematik öğrenimi görmek üzere Almanya’ya gider. 1919’da Frederich-Alexanders Üniversitesi’nde cebir konusunda doktora derecesi alarak, İstanbul’a dönüş yapar. Mezunu olduğu Yüksek Mühendis Mektebi’nde matematik, analitik geometri, mekanik, kozmoğrafya dersleri vererek, 1929’da doçentliğe yükselir.

Türkiye’de yüksek matematik öğretiminin yaygınlaşmasında ve çağdaş matematiğin yerleşmesinde etkin rol oynayarak, mekaniğin matematik esaslara dayandırılmasına öncülük eder. Ülkemizde bir matematik doktorası yöneten ilk bilim adamı unvanına sahiptir. Diferansiyel geometri, fonksiyonlar teorisi, elastisite ve plastisite konularında birçok öğrenci yetiştirir. Öğrencileri arasında mekanik alanında önde gelen bilim insanlarından Mustafa İnan da vardır.

Prof. Dr. Kerim ERİM, 1933’te Üniversite reformunu hazırlayan kurulda yer alır ve Yüksek Mühendis Mektebi’nde ders vermeye devam ederken, yeni kurulan İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi’nde analiz profesörü ve dekan olarak görev yapar. Ancak kısa bir süre sonra dekanlıktan ayrılarak, uzun süre her iki kurumda dersler verip, eğitim faaliyetlerini sürdürür.

Fakülteden ayrılan Richard von Mises’in yerine 1940 yılında İstanbul Üniversitesi Matematik Enstitüsü başkanlığına getirilir. 1946’da çıkan bir kanun; iki ayrı yerde birden çalışmasına müsaade etmeyince, Yüksek Mühendis Mektebi’nden ayrılır, İstanbul Üniversitesi’ndeki görevine devam eder. 1948’de yeniden dekan seçilir ve 2 yıl boyunca Fen Fakültesi Dekanlığı’nı üstlenir. 1940 yılında getirildiği İstanbul Üniversitesi Matematik Enstitüsü Başkanlığı’nı ölümüne kadar sürdürür.

Dr. Kerim Erim, dünyada mekanikle ilgili bilim adamlarını bir araya getirmek üzere dört senede bir düzenlenen Uluslararası Sırfi ve Tatbiki Mekanik Kongresi’nin 1952’de İstanbul’da gerçekleşmesi için büyük emek vermiştir. Fakat bu çalışma sırasında tutulduğu hastalık nedeniyle kongrenin açılışına katılamamış, sadece son celsede kapanış nutkunu okuyabilmiştir.

Ord. Prof. Ali Fuat BAŞGİL (1899-1967)

Ali Fuat Başgil

Ord. Prof. Ali Fuat BAŞGİL; 1937’de Hatay Cumhuriyeti’nin Anayasası’nı hazırlar. 1939 yılında Ordinaryüs Profesör olur. Türkiye’de ilk defa İş Hukuku derslerini ihdas eder, müfredat programını hazırlar ve hocalığını yapar.

1938 – 1942 yılları arasında İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanlığı’nı yapar.

1947 yılında Hür Fikirleri Yayma Cemiyeti’ni kurar. 1952’de Pakistan’da, 1959’da Ürdün’de toplanan İslâm Kongreleri’nde ve 1959’da Almanya’da toplanan Hukuk Kongresi’nde Türkiye’yi temsil etmiştir.

Prof. Dr. Remziye HİSAR (1902-1992)

Remziye Hisar

Prof. Dr. Remziye HİSAR; henüz dokuz yaşındayken, üç yıllık Mekteb-i İptidayi’yi, bir yılda başarıyla tamamlayarak zekasının ilk sinyallerini verir. Daha sonra, İttihat ve Terakki Mektebi ve Emirgan İnas Rüştiyesi’ne devam eder; ancak çok sevdiği Türkçe öğretmeninin İstanbul Darülmuallimatı’na transfer olması üzerine, öğrenimini bu okulda sürdürür.

15 Temmuz 1919 tarihinde bu okulun Darülfünun’a hazırlamak üzere oluşturduğu iki sınıflık bölümünden birincilikle mezun olur. Sınıfın iyi öğrencileri arasında yeralan Remziye Hisar, küçük sınıflardaki öğrencilere geometri ve matematik dersleri verir. Mezun olmasının ardından Darülfünun’un kimya bölümüne kaydını yaptırır.

Kimyayı seçme nedenini bir röportajında “Fen derslerinde kanunlarda olsun, buluşlarda olsun hep yabancı isimler görmek beni kahrediyordu. Fen alanında bir tek Türk ismi görememenin ezikliğini, bu dalda başarılı olursam, giderebilirim sanıyordum” cümleleriyle açıklamıştır.

Darülfünun’da kız öğrencilerin erkek öğrencilerden ayrı saatlerde ders aldığı bu dönemde, öğretmeni ve okul arkadaşlarıyla birlikte Bakü’ye gider. Bakü’de, kendisini birdenbire bir savaşın tam ortasında bulur. Kafkasya’daki savaşlar ve Bakü’de kendilerine gereksinim olmadığını öğrenmek bile onu yıldırmaz ve bir erkek öğretmen okulunda öğrencilere ders vermeye başlar.

Prof. Dr. Remziye HİSAR; bilgisini daha da geliştirmek için Paris’e gider. Adını bilim dünyasında duyurmak amacı ile Sorbonne’da kimya bölümünde öğrenim görmeye başlar. Sorbonne’da o yıllarda Langevin ve Madam Curie gibi çok tanınmış isimlerden ders alır. Biyokimya sertifikası alan Hisar, Paris’te Maarif Vekaleti’nin verdiği bursla öğrenim görür. Doktorasına başlayacağı dönemde bursu kesilen Hisar, yurda dönmek zorunda kalır ve Erenköy Lisesi’ne kimya öğretmeni olarak atandı.

Remziye Hisar, zorlu bir çaba sonucunda doktorasını yapmak üzere 1930 yılında yeniden Paris’e gider. Doktora tezini tamamlamasının ardından, Türkiye’ye dönüp, 1933 – 1936 yılları arasında İstanbul Üniversitesi’nde Kimya ve Fiziko Kimya Doçenti olarak görev yapar. 1947 yılında ‘İTÜ Makine ve Kimya doçentliği görevine başlayan Hisar, 1959 yılında profesör olduktan sonra 1973 yılında emekliye ayrılır.

Tipik bir Cumhuriyet kadını olan Remziye Hisar, dünyaca ünlü fizikçi Feza Gürsey ve Milletlerarası Psikoloji Cemiyeti’nin tek Türk üyesi Psikiyatrist Deha Gürsey Hanım’ın annesidir.

Prof. Dr. Remziye Hisar; ilk kadın kimyagerimizdir. Aynı zamanda Fransız Sorbonne Üniversitesi’nden mezun olan ilk Türk kadındır.

1991 yılında Tübitak Hizmet Ödülünü almıştır.

Ord. Prof. Cahit ARF (1910-1997)

Cahit Arf

 

Fransa St. Louis Lisesi’nde eğitim gören Ord. Prof. Cahit Arf; 3 yıllık lise dönemini 2 yılda tamamlar. Yükseköğrenimini de Fransa’da tamamladıktan sonra; 1937 yılında dönemin bilim alanında en önemli matematikçilerinin de bulunduğu Göttingen Üniversitesi’nde doktorasını yapar. Çalışma alanı cebir ile ilgili “Sınıf Cisimleri Teorisi” olmuştur. Bu teoriyle matematikçilerin çok zor dediği doktora konusunu sorunsuz bir şekilde 1 buçuk yılda tamamlar.

Cisimlerin kuadratik formlarının sınıflandırılımasında ortaya çıkan ve kendi adıyla anılan “Arf Sabiti“, “Arf Halkaları” ve “Arf Kapanışları” gibi terimleri bularak, matematik ve bilim dünyasına önemli katkılarda bulunur. Alman matematikçi Helmut Hesse ile birlikte, Hesse-Arf Kuramı’nı geliştirir.

Cahit Arf’a 1943 yılında Profesör ve 1955 yılında ise Ordinaryüs Profesör unvanı verilir.

1960’lı yıllarda Çekmece nükleer santrali kuruluşunda görev alır. TÜBİTAK’ın kuruluşunda büyük etkisi olan Arf; 1963-1967 ve 1967-1971 yılları arasında iki kere Bilim Kurulu Başkanlığı yapmıştır.

1974 yılında TÜBİTAK Bilim Ödülü’na layık görülmüştür.

Prof. Dr. Cahit Arf; Princeton Üniversitesi, Berkeley Üniversitesi ve Californiya Üniversitesi gibi araştırma üniversitelerinde görev almış; daha sonra ODTÜ teklifi doğrultusunda ODTÜ Matematik Bölümü’ne geçmiştir. Burada kendi anısına Arf Amfisi (103 numaralı amfi) bulunmaktadır.

Dr. Nüzhet GÖKDOĞAN (1910-2003)

Nüzhet Gökdogan

Dr. Nüzhet GÖKDOĞAN; 1928’de Matematik-Fizik lisansı yapmak üzere Atatürk’ün Türkiye’ye sağladığı olanaklarla Fransa’ya gönderilir. İlk önce Lyon Kız Lisesi’nde Fransızca öğrenir, daha sonra Erkek Lisesi’nde Mathematiques Superieures ve Speciales sınıflarını okur. 1932’de Lyon Üniversitesi’nde Matematik lisansını tamamlar, 1933-1934 ders yılında da Paris Üniversitesi’nde “Diplome d’Etudes Superieures” sertifikasını alır ve Paris Rasathanesi’nde staj görür.

1933 Üniversite Reformu’yla birlikte; Prof. Dr. E.F. Freundlich ve iki yardımcısıyla İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi’nde 29 Eylül 1934’te kurulan Astronomi Enstitüsü’ne İlk Türk Doçenti olarak tayin edilir. 1936’da üniversite bahçesine küçük, ancak modern bir gözlemevi kurulmasında çalışmıştır.

1937’de Freundlich’in yönetiminde doktora tezini tamamlar. Bu tez İ.Ü. Fen Fakültesi’nin kayıtlarındaki “bir numaralı” doktora tezidir. 1940’ta doçentlik tezini verir. Ayrıca 1936-1946 arasında İstanbul Teknik Üniversitesi’nde matematik doçenti olarak ek görev yapar.

Prof. Dr. Nüzhet GÖKDOĞAN; 1948’de aralarında Cahit Arf, Mustafa İnan, Nazım Terzioğlu’nun da bulunduğu bazı öğretim üyeleriyle birlikte Türk Matematik Derneği’ni kurmuştur.

1948’de profesörlüğe yükseltilmiş ve ardından Fen Fakültesi’ni temsilen üniversite senatörü ve daha sonra 1954’te dekan seçilmiştir. Böylece Türk üniversitelerinin ilk kadın senatörü ve dekanı olmuştur.

1954’te kurulan Türk Astronomi Derneği’nin de kurucularındandır. Yirmi yıl kadar bu derneğin başkanlık görevini üstlenmiştir. Uluslararası Astronomi Birliği’nin Türkiye temsilcisi ve Güneş Fiziği ile Spektroskopi komisyonlarına üye seçilmiştir.

1958’de Astronomi Kürsüsü’nü yönetmeye başlamış, yirmi iki yıl bölüm başkanlığı görevini yürütmüş ve 1980’de ikinci kez dekan ve bölüm başkanlığı görevinin sürdürürken, yaş sınırından emekli olmuştur.

1971’de Türk ve Balkan astronomların katıldığı Keppler Senpozyumu’nu düzenler.

Prof. Dr. Nüzhet Gökdoğan, Astronomi Bölümü’ne toplam 46 yıl hizmet etmiş, 11 doktora tezi danışmanlığı yapmış, 6 ders kitabı çevirmiş, 3 ders kitabı yazmış, 6’sı yurt dışında olmak üzere 13 bilimsel makalesi yayımlanmıştır.

TUBİTAK Ulusal Gözlemevi’nin kuruluşunda Prof.Dr. Abdullah Kızılırmak’la birlikte ilk adımları atar. Üniversiteli Kadınlar Derneği’nin kurucu üyelerindendir ve çeşitli dönemlerde bu derneğin başkanlığında da bulunmuştur. Türk Soroptimist Derneği’nin kurucularından olup uzun yıllar başkanlığını yürütmüştür.

Türkye’nin kadın gökbilimcisi ve ilk kadın dekanıdır.

Prof. Dr. Mustafa İNAN (1911-1967)

Prof. Dr. Mustafa İNAN; Adana’da okuduğu parasız yatılı ortaokulunu birincilikle bitirir.

Mühendis Mektebi’ne (İTÜ) kayıt için yapılan giriş sınavında birincilik kazanan İNAN; okulunu da Pekiyi derece ile birinci olarak tamamlar.

Doktorasını İsviçre’deki Zürih Üniversitesi Eidgenössiche Technische Hochschule’de (ETH) yapar.

Yapı Statiği konusunda önemli çalışmalarıyla tanınan Ernst Chwalla ‘Einführüng in die Baustatik’ (Yapı Statiğine Giriş) adlı 1954 yılında bastığı kitabında ‘Rijit Düğüm Noktalarındaki Gerilmelerin Optik Yöntemlerle Ölçülmesi’ konusunu incelerken, sık sık Mustafa İnan’ın doktora çalışmasını ve 1943 yılında aynı konuda Mustafa İnan’ın yayınladığı raporu referans olarak göstermiştir.

Mustafa İnan, doktorası sırasında ilgilenmeye başladığı Fotoelastisite konusunda araştırma yapmış ilk Türk bilim insanıdır.

Doktorası bittikten sonra yurda dönen Mustafa İnan, 1941 yılında Yüksek Mühendis Mektebinde (İTÜ) Teknik Mekanik ve Mukavemet Muallim Muavinliği’ne tayin edilir.

Dr. Mustafa İnan, ‘Kayma Merkezi’ isimli ilk makalesini 1943 yılında yayınlar. 1944 yılında da Yüksek Mühendislik Mektebi’nin isminin İstanbul Teknik Üniversitesi olarak değiştirilmesi üzerine, Doçentliğe getirilir. Bir yıl sonra da Profesörlüğe atanır. Tatbiki Mekanik dersi o zamanların ana mühendislik konusu olduğu için inşaat fakültesi öğrencilerinin yanı sıra makina, maden ve elektrik fakültesinin öğrencilerine de ders verir.

Prof. Dr. Mustafa İnan, 1954-1957 yılları arasında İnşaat Fakültesi Dekanlığı yapar. 1957-1959 yılları arasında da rektörlük görevinde bulunur.

1959-1964 yılları arasında, ilk yapay uyduların yeni yeni fırlatıldığı sıralarda ‘Suni Peyklerin Yörünge Hesaplarına Dair Bazı Sonuçlar’ isimli makalesiyle başlayarak, toplam 11 adet makale yayınlar. Bu süre zarfında (1961) ‘Taşıma Matrisi’ (Carryover Matrix) kavramını ‘Elastomekanikte İntikal Matrisi’ isimli makalesiyle tanımlayarak, dünyada Taşıma Matrisi Problemi’nde çalışma yapan ilk bilim insanları arasında yer alır. Bu konuda İnşaat Fakültesinde dersler verir, Ortadoğu Teknik Üniversitesi’nde konferanslarla da bu konuyu tanıtır.

1965 yılında ‘Cisimlerin Mukavemeti’ isimli kitabının ilk şekli ofsette 500 adet basılarak öğrenci notları olarak ortaya çıkarıldığında; ilk 3 günde tümü satılınca ve 16 liraya olan öğrenci notları, 55 liraya kadar öğrenciler arasında kara borsaya düşünce; Mustafa İnan hemen kitabın basılması gerektiğine karar verir. İlk baskısı 1967 yılında yapılan kitap 3 ayda 10.000 adet satılır. İkinci baskısını ne yazık ki göremeyen Mustafa İnan’ın bu eseri halen referans kitap olarak kullanılmakla beraber, zamanının en kapsamlı eserlerinden biridir. Bu eser dışında ‘Elasto-Mekanik’te Başlangıç Değerleri Metodu ve Taşıma Matrisi’, ‘Elastik Çubukların Genel teorisi’ ve ‘Düzlemde Elastisite’ isimli üç eseri daha bulunmaktadır.

Vefatından 4 sene sonra Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu Bilim Kurulu, 9 Ağustos gün ve 134 sayılı toplantısında Mustafa İnan’a 1971 HİZMET ÖDÜLÜ vermeyi kararlaştırmıştır.

Çok yönlü bir insan olan Prof. Dr. Mustafa İnan, geniş bir yelpazedeki konulara da ilgi duymuştur. Bilimsel makalelerinin ve seminerlerinin dışında Kızılderililer’den Arya-Daharma’ya, Numeroloji’den Düşünme Sanatına kadar birçok konuyla ilgilenmiş, bunlar hakkında yazılar yazmış, seminerler vermiştir.

Prof. Dr. Jale Ogan İNAN (1914-2001)

Prof. Dr. Jale İNAN; İstanbul Arkeoloji Müzeleri müdürü Aziz Oğan’ın kızıdır. 1934’te Erenköy Kız Lisesi’ ni bitirir. 1935-1943 yıları arasında Berlin ve Münih üniversitelerinde arkeoloji öğrenimi yapar. 1943’te Münih Üniversitesinde doktorasını tamamlayarak, Türkiye’ye döner ve aynı yıl İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Eski Çağ Tarihi Kürsüsü’ne asistan olarak girer.

Arif Müfit Mansel 1946’da Klasik Arkeoloji Kürsüsü’nü kurunca, bu kürsüye geçer. 1953’te doçent, 1963’te profesör olur. 1975’te Mansel’in ölümü üzerine getirtildiği kürsü başkanlığı görevini 1983’te emekliye ayrılıncaya değin sürdürür. Daha sonra Side’de Apollon Tapınağı onarım çalışmalarına başkanlık eder.

1946’da Antalya bölgesinde Arif Müfid Mansel başkanlığında başlatılan Side ve Perge kazılarına katılan İnan, uzun yıllar ikinci başkan olarak görev yapar. 1973-1980 yıllarında Side ve 1975-1987 yıllarında da Perge kazılarına başkanlık eder. Side ve Perge kazıları dışında, Pisidya bölgesindeki Kremna’da 1970-1972 yılları arasında bir kurtarma kazısı gerçekleştirir. Daha sonra Antalya’ da Manavgat’ın kuzeyindeki Pamfilya Seleukeiası’nda kazı yaparak, kentin agorasını ortaya çıkarır.

Prof. Dr.Jale İNAN; 1975’te Türk Tarih Kurumu asil üyeliğine seçilmiştir. Berlin Arkeoloji Derneği, Berlin Arkeoloji Enstitüsü ve Avusturya Arkeoloji Enstitüsü’nün de üyesidir. Roma dönemi heykelciliği konusunda yapmış olduğu araştırmalarla da bilim dünyasında önemli bir yer edinmiştir.

Antalya Bölgesi Roma Devri Portreleri (1965),

Roman and Early Byzantine Portrait Sculpture in Asia Minör (1966, E.Rosenbaum ile birlikte; Küçük Asya’da Roma ve Erken Bizans Portre Heykelciliği),

Side’nin Roma Devri Heykeltraşlığı (1975),

Römische und Frühbyzantinische Portratsplastik aus der Türkei (1979 , 2 cilt; Türkiye’de Roma ve Erken Bizans Portre Heykelciliği) adlı çalışmaları vardır.

Prof. Dr. Jale İNAN; ilk Türk kadın arkeolog’tur. Side ve Perge’de 40 yılı aşkın bir süredir kazılar yaparak, bu iki kentin ortaya çıkarılmasına ve her iki yerde de önemli bazı yapıların onarılmasında önemli katkılarda bulunmuştur. Side buluntularının Agora Hamamı’nda kurulan modern bir müzede sergilenmesini sağlamıştır.

Prof. Dr. Halil İNALCIK (1916- 2016)

Prof. Dr. Halil İNALCIK; 1932 yılında Balıkesir Necatibey Öğretmen Okulu’nda fizik dalında Nusret Kürkçüoğlu, edebiyat dalında ise edebiyat tarihçisi Abdülbaki Gölpınarlı gibi ünlü hocalardan ders alır.

1935’de, öğretmen okulundan mezun olduktan sonra, Atatürk’ün tarih tezini bilimsel temellere dayandırmak için kurduğu Dil Tarih Coğrafya Fakültesi’ne başlar.

1940 yılında mezun olduktan sonra Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi’nde kalır ve Yeni Çağ Tarihi Bölümü’nde asistan olur.

Yeni Çağ Tarihi Kürsüsü’nde M. Göker, B. S. Baykal ve F. Köprülü’nün derslerini takip eder. 1940’ta mezun olan İnalcık, Timur üzerinde hazırladığı bir seminerle Fuad Köprülü’nün dikkatini çeker, onun takdir ve tavsiyesiyle 30 Nisan 1940’da AÜDTCF Yeni Çağ Kürsüsü’ne ilmî yardımcı tayin edildi.

1942’de Türkiye’de sosyo-ekonomik tarih yazıcılığının ilk örneklerinden biri olan Tanzimat ve Bulgar Meselesi adlı teziyle doktor olur.

1943’te Viyana’dan Büyük Ricat’e Osmanlı İmparatorluğu ve Kırım Hanlığı unvanlı teziyle doçentliğe atanır.

1947’de Türk Tarih Kurumu (TTK) üyeliğine seçilir.

İnalcık, 1952’de Viyana Bozgun Yıllarında Osmanlı-Kırım Hanlığı İşbirliği teziyle profesörlük pâyesi alır.

1956-1957’de Rockefeller Vakfı’nın bursuyla Harvard Üniversitesi’nde “research fellow” olarak bulunur.

Türk kültürünü araştırmak ve tanıtmak için uzun yıllar pek çok çalışmalarda bulunan Prof. Dr. İnalcık; 1971’de İngiltere Royal Historical Society tarafından “corresponding member” (üyeliğini yazışarak sürdüren üye) seçilmiştir.

1972 Chicago Üniversitesi’nde Tarih Bölümü Profesörlüğünü sürdürür.

1973’te İngiltere’de The Ottoman Empire: The Classical Age, 1300–1600 (London: Weidenfeld and Nicolson) adlı eserini yayınlar. Bu sentez eseri, yedi Balkan diline ve Arapçaya tercüme edilmiştir. Bugün seçkin dünya üniversitelerinde okutulan temel eserler arasındadır.

1977’de International Association for Social and Economic History of Turkey’i kurar ve 1978’de Royal Asiatic Society tarafından şeref üyesi seçilir.

1986’da Boğaziçi Üniversitesi Prof. İnalcık’a fahri doktora ünvanı verir.

Prof Dr. İnalcık; 1998’de 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in elinden İstanbul Üniversitesi Türkiyat Enstitüsü Ödülü’nü alır. Kültür Bakanlığı’nın Osmanlı uygarlığı üzerinde bir eser hazırlamak üzere tertip ettiği komisyonun (Kültür Bakanlığı 700. Yıldönümü Yayın Komisyonu) başına getirilir. İnalcık’ın editörlüğünü yaptığı eser, Dünya Kitap Fuarı’nda birincilik ödülü almıştır.

2001’de Sofya Üniversitesi Prof. İnalcık’a fahri doktora verir. Kültür Bakanlığı 2002 Kültür ve Sanat Büyük Ödülü’nü kazanır. Macaristan Cumhurbaşkanı Ferenc Madl’ın elinden Macaristan Liyakat Nişanı’nı alır. Ö 2003’te Milli Savunma Bakanlığı Ödülü’nü, 2004’te de Bursa Büyükşehir Belediyesi Kültür Sanat ve Turizm Vakfı tarafından Bursa Ulusal Kültür Yaşamına Katkı Ödülü’ne layık görülür.

Prof. Feza GÜRSEY (1921-1992)

Prof. Dr. Feza GÜRSEY; 1940 yılında Galatasaray Lisesi Fen Bölümü’nü, yerli, yabancı tüm hocalarını etkileyen efsanevi bir öğrenci olarak birincilikle bitirir.

1944 yılında İÜ Fen Fakültesi Fizik-Matematik Bölümü’nden Lisansını alır. Mezuniyetten sonra İTÜ’de asistan olarak çalışırken, açılan Milli Eğitim Bakanlığı sınavını kazanır ve Londra Üniversitesi’nde, Imperial College’da Prof Dr. H. Jones danışmanlığında doktora çalışmalarına başlar.

1950’de Kuaterniyonların Alan Denklemlerine Uygulanması adlı tezi ile Imperial College Matematik Bölümü’nden doktorasını alır.

1950-1951 yılını Cambridge Üniversitesi’nde, genel rölativite, konform grup ve kuaterniyonlarla ilgili araştırmalarına devam ederek geçirir.

1951 yılı sonunda Kandilli Rasathanesi’nde zaman servisinin quartz saatlerinin çalıştırılmasında görevlendirileceği için iki ay Greenwich Rasathanesi’nde pratik yaptıktan sonra, yurda dönmesini isteyen bir yazı ile İstanbul’a geri çağrılır. İstanbul’a döndükten bir müddet sonra İÜ Tatbiki Matematik kürsüsüne asistan olarak tayin edilir.

1953’de Doçent unvanını aldı. 1954 yılında İstanbul Üniversitesi Tatbiki Matematik kürsüsüne Doçent olarak atanır.

1954-1961 yıllarında öğretim üyeliği boyunca; Türk bilim tarihinin ilk ve son Teorik Fizik Kürsüsü’nün temelini oluşturan iki öğretim üyesinden biri olarak, kürsünün geleceğini hazırlamıştır.

Prof. Dr. Feza Gürsey, İstanbul Üniversitesi’nde Cahit Arf, Fikret Kortel gibi bilim adamları ile birlikte yaptıkları seminer ve derslerle bilimin ışığını ülkeye sokmaya çalışmıştır. Konform grup ve kuaterniyonların rölativiteye uygulanması üzerinde çalışmalar yapmıştır.

1955’te İstanbul Üniversitesi Teorik Fizik Kürsüsü’nde doçentlik yapar. 1957 yılında, Feza Gürsey Atom Enerjisi Komisyonunun bursu ile A.B.D’de Brookhaven Ulusal Laboratuvarı’na katılır. Burada Prof. W. Pauli ile çalışması ve Pauli’nin ona verdiği önem diğer fizikçiler tarafından farkedilmesini sağlar.

1960’lı yıllarda Kiral Bakışım Kuralı’nı ortaya koyarak, Uzay-Zaman Bakışımı çalışmalarının genişletilmesine ön ayak olan Gürsey, Kuantum Renk Dinamiği Kuramı çevçevesinde çalışmalara imza atmıştır.

Prof. Dr. Feza Gürsey, 1961 yılında ünlü bir fizikçi olmuşken Türkiye’ye geri döner. Prof. Erdal İnönü’nün ısrarları ve uğraşları sonunda, İÜ’den ayrılarak yeni kurulan Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) Teorik Fizik Bölümü’nde Profesör olarak çalışmaya başlar.. ODTÜ’de görev yaparken fiziğin en son sınırlarında yapılanları takip edebilmek için kısa süreli izinlerle Princeton ve Yale Üniversiteleri’ne gider.

O yıllarda fizik bölümünde okuyan öğrenciler, asistanlar, diğer hocalar, Feza Bey’in ODTÜ’ye getirdiği, Nobelli ve Nobelsiz ünlü, önde gelen fizikçileri, yakından tanıyıp, dinleme şansını yakaladılar.

1968 yılında TÜBİTAK Bilim Ödülü’ne layık görülür.

1974 yılına kadar ODTÜ’de ve Yale Üniversitesi’nde dönüşümlü olarak öğretim üyeliği görevine devam eden Feza Gürsey, sayısız öğrenci yetiştirdi ve etkin bir araştırma grubu kurdu. O dönemdeki ODTÜ rektörlüğünün bu dönüşümlü düzen içinde ODTÜ’de çalışmayı sürdürmesini uygun bulmaması üzerine sadece Yale Üniversitesinde çalışmalarını sürdürdü.

1991’de Boğaziçi Üniversitesi Emeritus Profesörü olur.
Prof. Dr. Feza Gürsey, Türk Fizik Derneği ve Amerikan Fizik Derneği, Connecticut Bilimler Akademisi, Üçüncü Dünya Bilimler Akademisi (TWAS, The World Academy of Sciences, Trieste), Amerikan Fen ve Edebiyat Akademisi üyesiydi. Aldığı ödüller;

TÜBİTAK Bilim Ödülü, (Ankara, 1969)

J.R Oppenheimer Ödülü, S. Glashow ile birlikte, (Coral Cables, Florida, 1977)

Einstein Madalyası, (Kudüs, 1979)

College de France Madalyası, (Paris, 1981)

İstanbul Üniversitesi Madalyası ve Onur Doktorası, (İstanbul, 1981)

New York Akademisi Doğa Bilimleri’nde A. Cressy Morrison Ödülü, R. Griffiths ile birlikte, (New York, 1981)

İtalya Cumhuriyeti Commendatore Nişanı, (New York, 1984)

Wigner Madalyası, (Philadelphia, 1986)

Türk-Amerikan Bilimcileri ve Mühendisleri Derneği Seçkin Bilimci Ödülü, (Washington D.C., 1989)

ODTÜ Prof. Dr. Mustafa Parlar Eğitim ve Araştırma Vakfı Bilim Ödülü, (Ankara, 1989)

Galatasaray Eğitim Vakfı Madalyası, (İstanbul, 1991)

TÜBİTAK’a bağlı olarak 1983 yılında Erdal İnönü tarafından kurulan Temel Bilimler Araştırma Enstitüsü, 1997’de Feza Gürsey Enstitüsü adını alarak Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Yerleşkesine taşındı.

Boğaziçi Üniversitesi ve TÜBİTAK tarafından ortak yürütülen Feza Gürsey Enstitüsü’nün protokolü TÜBİTAK tarafından yenilenmeyerek, 2011 de Feza Gürsey Enstitüsü kapatıldı. 2015 de Boğaziçi Üniversitesi Feza Gürsey Fizik ve Matematikı Uygulama ve Araştırma Merkezi adı altında yeniden kuruldu.

Prof. Dr. Behram Kurşunoğlu (1922-2003)

Behram Kurşunoğlu

Prof. Dr. Behram Kurşunoğlu; eğitimini Ankara ve Edinburgh Üniversiteleri’nden sonra Cambridge’de alır. 2. Dünya Savaşı sırasında öğrencilik yıllarında Nejat Veziroğlu ile tanışan Kurşunoğlu, Prof. Veziroğlu’nun 1962’de Miami Üniversitesi’nin Makine Mühendisliği Bölümü’ne Asosye Profesör olarak atanmasında önemli rol oynamıştır.

1940’ların sonuna doğru Cambridge’deki doktora çalışması sırasında Albert Einstein ile çalışmaları hakkında mektuplaşmaya başlar. 1953 yılında, Cornell Üniversitesi’nde görev aldığı sıralarda Einstein’ı Princeton’daki evinde ziyaret edebilmiştir. Kurşunoğlu, bu buluşma sırasında saatlerce tartıştıkları konuları 2002 yılında Miami Herald gazetesine yazar.

Miami Üniversitesi Teorik Fizik Araştırma Merkezi’ni (Center for Theorical Studies) ve Global Foundation adlı enstitüyü kuran Prof. Behram Kurşunoğlu, kuantum fiziği konusunda yaptığı araştırmalarla özellikle Genelleştirilmiş İzafiyetTteorisi’ni ortaya atan kişi olarak tüm dünyaca tanınmaktadır. TAEK’in kurucu üyelerindendir.

Prof. Behram Kurşunoğlu aynı zamanda Genel Kurmay Başkanlığı yapmış, bir dönem Birleşmiş Komisyon’da çalışmıştır

1965 yılında emekliye ayrıldığı 1992 yılına kadar, Coral Gables’deki merkezde doktora sonrası çalışmalar düzenleyerek, bilim adamları eğitmiş ve fikir alışverişinde bulunmak üzere dönem dönem merkeze gelen bilimcilere bir forum oluşturmuştur. Merkezin yürütülmesine yardım etmiş olan Emekli Fizik Profesörü Dr. Arnodl Perlmutter’in ifadesine göre merkeze çalışmaya gelen bilim adamlarının 35’i Nobel ödülü almıştı. Dr. Perlmutter’e göre J. Robert Oppenheimer, merkezi ilk ziyaret eden ve akademik şöhretinin yayılmasına yardım eden fizikçilerden biri olmuştur. Teori merkezinde düzenlenen toplantılar, Orbis Scientiae adıyla biliniyordu.
Prof. Dr. Kurşunoğlu, Teori Merkezi’ndeki’ndeki çalışmalarının yanı sıra, bilim adamlarının uzun zamandır peşinde koştukları Birleşik Alan Teorisi’ni geliştirmekle uğraşır; bu teori bütün doğa kuvvetlerinin anlaşılmasına yarayacaktır. Kurşunoğlu, daha sonraki yıllarda çekirdek enerjisi konuları ile ilgilenmiştir.

Dr. Kurşunoğlu çok sayıda kitap yazmıştır. Bunlardan en önemlileri Modern Quantum Theory ve Büyük Bir Fizikçiyi Anımsarken: Paul Adrien Maurice Dirac.

Prof. Dr. Behram Kurşunoğlu, tüm bilim insanlarına kalıcı eser bırakma düşüncesiyle, hayatını anlatan bir kitap yazmak ister, ancak bu kitabı tamamlamaya ömrü yetmez.

Prof. Dr. Gazi YAŞARGİL (1925-)

Gazi Yaşargil

Prof. Dr. Gazi YAŞARGİL; Zürich Üniversitesi Beyin Cerrahisi Kliniği’nde Rutin Beyin Cerrahisi çalışmaları yanında, ilk 12 sene (1953-1965) Serebral Anjiografi ve 1957-1965 yıllarında Stereotaktik Teknik’le Parkinson Hastalığı ve diğer hareket bozukluklarının tedavisine yönelik ameliyatlar yapar. Zürich’de Nörofizyolog Prof. Oscar Wyss’in yardımıyla ilk defa Yüksek-Frekanslı Koagülasyon Tekniği’ni kullanır.

1965 – 1966 yıllarında Amerika’da Burlington-Vermont Üniversitesi’nde hayvan laboratuvarında Prof. M.P.R Donaghy ve ameliyat hemşiresi Bayan Jackie Robert’ın yanında mikrovasküler cerrahi öğrenir ve bu tekniği ilk defa hayvan beyni damarlarında (500-1000 mikron çapında) uygular.

1967’de Zürich Beyin Cerrahisi Kliniği’ne dönüp mikrotekniği ve sisternal açılım yöntemini tüm beyin ve omurilik cerrahisinde kullanmaya başlar. Bu teknik beynin revaskülarizasyonunda, anevrizma, AVM, kavernom, ekstra-aksiyal ve intra-aksiyal beyin-omurilik tümörlerinde ve temporal epilepsi cerrahisinde rutin olarak kullanılarak, nöroşirurjide yeni bir çağ açar.

Zürich’de Mikrocerrahi Laboratuvarı’nı kurar, burada 1968-1993 yıllarında beş kıtadan 3000’den fazla cerraha mikrocerrahi tekniği öğretildi.

Profesör Yaşargil ismi altında Oxford-İngiltere, Little Rock-ABD ve Beijing-Çin’de mikrocerrahi laboratuvarları kurulmuştur. Arkansas Üniversitesi, Yaşargil Kürsüsü’nü kurarak ve Gazi ve Dianne Yaşargil Yıllık Konferansı”nı yaparak, çalışmalarını onurlandırmıştır.

Prof. Dr. Erdal İNÖNÜ (1926-2007)

Erdal İnönü

Prof. Dr. Erdal İNÖNÜ; 1947’de Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi Fizik-Matematik Bölümü’nü bitirdikten sonra ABD’ye gider. California Teknoloji Enstitüsü’nde (Caltech) fizik dalında yüksek lisans (1948) ve doktora (1951) dereceleri alır. Bir süre Princeton Üniversitesi’nde araştırma yaptıktan sonra 1952’de Türkiye’ye döner. Asistan olarak girdiği Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi’nde 1955’te doçent olur. 1957’de Sevinç (Sohtorik) İnönü’yle evlendi. 1958-60 arasında Princeton Üniversitesi’nde ve Oak Ridge Princeton National Laboratory’de konuk araştırmacı olarak bulunur. Ardından kuramsal fizik profesörü olarak Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nde (ODTÜ) görev alır.

ODTÜ’de Teorik Fizik Bölüm Başkanlığı (1960-1964), Fen ve Edebiyat Fakültesi Dekanlığı (1965-1968) yapar. 1968’de ABD’ye giderek Princeton ve Columbia üniversitelerinde bir yıl süreyle konuk profesör olarak ders verir.

1974’te fizik dalında TÜBİTAK Bilim Ödülü’nü kazanır. Aynı yıl altı ay kadar Princeton Üniversitesi’nde konuk araştırmacı olarak çalışır. 1975’te Boğaziçi Üniversitesi’ne geçer. 1982’de, Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu’nun (TÜBİTAK) İstanbul’da kurulan Temel Bilimler Araştırma Enstitüsü (Feza Gürsey Enstitüsü) müdürlüğüne atandı.

TÜBİTAK Bilim Kurulu, Atom Enerjisi Komisyonu, UNESCO Yürütme Konseyi üyeliği ve Türk Fizik Derneği başkanlığında bulunan Erdal İnönü’nün fizik alanında önemli çalışmaları vardır. Uluslararası bilim dergilerinde de yer alan araştırmalarının en önemlisi, 1951’de Macar asıllı ABD’li Atom Fizikçisi Eugene Wigner ile Princeton Üniversitesi’nde ortak yaptığı çalışmadır. “Grupların İndirgenmesi ve Gösterimi Üstüne” adlı bu çalışma gruplar kuramında genel bir yöntem niteliği kazanarak, matematiksel fiziğin temel yöntemleri arasına girmiştir. “İnönü-Wigner Grup İndirgenmesi” adıyla bilinen çalışması (1951), çağdaş matematiksel fiziğin temel kavramlarından biri kabul edilir.

Prof. Dr. Erdal İnönü, Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu’nun (TÜBİTAK) kuruluşuna katkıda bulundu ve TÜBİTAK Temel Araştırmalar Enstitüsü’nde kurucu müdürlük görevini yürüttü. 2004 yılında, fizik alanında Nobel’den sonraki en önemli ödül olan Wigner Madalyası’nı alan İnönü, bu ödülü Feza Gürsey’den sonra alan ikinci Türk oldu. İnönü ayrıca Türkiye Cumhuriyeti ve Osmanlı İmparatorluğu üzerindeki bilimsel çalışmaları ile bilinir.

Bazı çalışmaları:

1923-1966 Döneminde Fizik Dalındaki Araştırmalara Türkiye’nin Katkısını Gösteren Bir Bibliyografya ve Bazı Gözlemler (1971)

1923-1966 Dönemi Matematik Araştırmaları Bibliyografyası ve Bazı Gözlemler (1973)

Group Theoretical Methods in Physics (1983; Meral Serdaroğlu’yla birlikte)

Prof. Dr. Dilhan ERYURT (1926-2012)

Dilhan Eryurt

İstanbul Üniversitesi Yüksek Matematik ve Astronomi Bölümü’nü bitiren Prof. Dr. Dilhan ERYURT; Ankara Üniversitesi’nde Astronomi Bölümü’nü açmak üzere görevlendirilen Prof. Dr. Tevfik Oktay Kabakçıoğlu’nun asistanlığını yapar.

1953’te astrofizik çalışmaları için, ABD’deki Michigan Üniversitesi; sonrasında Türkiye’ye dönünce de Ankara Üniversitesi Astrofizik Anabilim Dalı’nda asistan olur. O sıralar Türkiye’de bulunan Prof. Dr. A. E. Kreiken’in yanında doktora, daha sonra da doçentlik çalışmalarını tamamlar.

1959’da Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı tarafından verilen bir burs ile; iki yıllığına Kanada’ya gönderilen Dilhan Eryurt; bir süre sonra da, ’National Academy of Sciences’ bursunu alarak NASA’da, New York’taki Goddard Uzay Araştırmaları Enstitüsü’nde çalışmaya başlar.

Goddard Uzay Enstitüsü, içinde insan bulunmayan ilk uzay araçlarının geliştirilmesinden sorumlu kurumlardan biriydi.

Burada kayda değer araştırmalara imza atar ve NASA tarafından kendisine, 1969 yılında “Ay’a ilk iniş” için yaptığı katkılar nedeniyle ’Apollo Başarı Ödülü’ verilir. Çalışmalarıyla; Güneş’i ve Güneş Sistemi’ni inceleyerek, o dönem yeni başlamakta olan uzay uçuşlarının kapısını aralamıştır.

1969-1973 arası NASA’da bilimsel araştırmalarını sürdüren Eryurt, ODTÜ Fizik Bölümü’ne dönerek Astrofizik Anabilim Dalı’nı kurdu.

Prof. Dr. Dilhan ERYURT; Goddard Uzay Enstitüsü’nde, NASA’da çalışan ilk Türk kadın olmuştur.

Prof. Dr. Asım Orhan BARUT (1926-1994)

Asım Osman Barut

 

Prof. Dr. Asım Orhan Barut; Malatya Lisesi’ni bitirip, İstanbul Teknik Üniversitesi’ne girer. 1944’te teknik üniversitede yapılan ayrı bir sınavla ikinci sınıfa yatılı olarak başlar. 1944 yılında devlet bursu kazanarak, İsviçre’ye gider. İsviçre’de Eidgenossische Technische Hochschule’den lisans (1949) ve doktora (1952) derecesini alır. Bu öğretim kurumunda bir süre araştırmacı olarak çalıştıktan sonra, ABD’ye gider ve çeşitli üniversitelerde (Şikago Üniversitesi, Montreal Üniversitesi, Syracuse Üniversitesi vs.) araştırmacı ve öğretim üyesi olarak çalışır.

Matematiksel fizik ve parçacık fiziği konularında yaptığı uluslararası düzeydeki üstün nitelikli yayın ve çalışmaları nedeniyle kendisine 1982 TÜBİTAK Bilim Ödülü verilir. Daha sonraki yıllarda Colorado Üniversitesi’nde (ABD) profesörlük yapan Barut’un birçok bilimsel yayını vardır.

Barut’un kuramsal fizik alanındaki en önemli çalışmaları, Kuantum Mekaniğinin Grup Gösterimlerini Dinamik Problemleri­ne, Saçılma Matrisi Kuramını da Parçacıkların Elektromagnetik ve Zayıf Etkileşimlerine Uygulaması’dır.

Matematiksel fiziğe ve parçacık fiziğine en büyük katkısı ise, elektrondan daha karma­şık sistemlerin, örneğin protonun göreli anlatımı için sonsuz bileşenli spinor grup denklemlerini geliştirmiş olması ve madde­nin yapısını, tam kararlı iki parçacık olan elektron ile nötrinolar arasındaki elektro­magnetik etkileşmelere bağlayan basit bir madde modeli önermiş olmasıdır.

-Electronenoptische und Statistisches Verhalten der Gittervervielfacher (1951; Işılçoğaltıcılann Elektrooptiİc ve İstatistiksel Davranışı),

-Electrodynamics and Classical Theory of Fields and Particles (1964; Alanlann ve Parçacıkların Elektrodinamik ve Klasik Ku­ramı),

-The Theory of the Scattering Matrix (1967; Saçılma Matrisleri Kuramı), Dyna- mical Groups (1972; Dinamik Gruplar),

-Representations of Noncompact Groups and Application (1977; Tıkız Olmayan Grup Gösterimleri ve Gönderim) başlıca çalışmalarıdır.

Prof. Dr. Oktay SİNANOĞLU (1935-2015)

Oktay Sinanoğlu

 

1928 yılında Atatürk tarafından kurulmuş TED Yenişehir Lisesi’ni burslu olarak, birincilikle bitiren Prof. Dr. Oktay Sinanoğlu; 1956’da ABD Kaliforniya Üniversitesi, Berkeley Kimya Mühendisliği’ni de birincilikle tamamlar.

1960’ta Yale Üniversitesinde “asistant professor” (yardımcı doçent ) olarak çalışmaya başlar. 26 yaşında iken Atom ve Moleküllerin Çok Elektronlu Kuramı ile “associate professor” (doçent) ve 50 yıldır çözülemeyen bir matematik kuramını bilim dünyasına kazandırmasıyla da “full professor” (profesör) ünvanını alır.

1959-1960 yıllarında Amerika Birleşik Devletleri Atom Enerjisi Merkezi’nde araştırmalar yapar. 1961’de hem Harward, hem de Yale’de Nicem (“Kuantum”) Kimyası ve Fiziği üzerine teorileri hakkında üst düzey derslerde yeni buluşlarını anlatır. 1962 yılında Batının En Genç Profesörü olur (26 yaşında); 1962 yılında Ortadoğu Teknik Üniversitesi mütevelli heyeti yalnız Oktay Sinanoğlu’na mahsus olmak üzere kendisine Danışman Profesör unvanını verir.

Dünyada yeni kurulmaya başlayan Moleküler Biyoloji dalının ilk birkaç profesöründen biridir. Solvofobik Kuvvet adını vardiği çalışmasında; Watson ve Crick Sarmal Modeli’ndeki DNA Sarmalının Çözelti İçinde Nasıl Durduğunu buluşuyla açıklar.

Dr Sinanoğlu aynı zamanda Amerikan Ulusal Bilimler Akademisi’ne seçilen ilk ve tek Türk ünvanına sahiptir.

1964’de Moleküler Biyoloji konusunda ikinci kürsüsüne Yale Üniversitesine atanır. 1973’te Almanya’nın en yüksek Aleksander von Humboldt Bilim Ödülünü kazanan ilk kişi oldu. 1975’te Japonya’nın Uluslararası Seçkin Bilimci Ödülünü kazanır; yine 1975 yılında özel kanunla Oktay Sinanoğlu’na ilk ve tek, Türkiye Cumhuriyeti Profesörü unvanı verilir.

Türkiye’de bulunduğu dönemde çalışmalarını daha çok Türk ulusal kimliği ve Türk diliyle ilgili milliyetçi görüşlerini yaymaya adar. Eğitim dilinin resmi dil olması gerektiğini ve yabancı dilin takviyeli olarak öğretilmesinin gerektiğini savunmaktadır. Matematiksel yapısından dolayı Türkçe’nin en iyi bilim dili olduğunu belirtir.

Prof. Dr. Oktay Sinanoğlu; yaşamı boyunca Kuantum Mekaniği’ne birçok katkıda bulunmuş bir bilim adamıdır. P.A.M. Dirac’in de üzerinde uğraştığı ancak çözümleyemediği bir problemi, “Kuantum Mekaniği”nde, Hilbert Uzayının Topolojisi ve içerdiği yüksek simetrileri çözmüştür. Böylece Kimya bilimini bu topolojik inceleme ile sağlam bir temele oturtur.

Oktay Sinanoğlu’nun akademik çalışmaları içinde en önemli 5 kuramı ve Türkçe karşılıkları şöyledir:

Many Electron Theory of Atoms and Molecules (1961) – Atom ve moleküllerin çok elektronlu kuramı.

Solvophobic Theory (1964) – Çözgeniter kuramı.

Network Theory (1974) – Kimyasal tepkime mekanizmaları kuramı.

Microthermodynamics (1981) – Mikrotermodinamik

Valency Interaction Formula Theory (1983) – Değerlik kabuğu etkileşim kuramı..

Prof. Dr. Hayati ÇAMAŞ (1939-)

Hayati Camaş

Prof. Dr. Hayati Çamaş; 1959 yılında Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi’ne girer ve 1964 yılında bu fakülteden mezun olur. On dört ay kadar Antalya ilinde görev yapar. 1967 yılında Mardin ili Midyat ilçesi Hükümet Veteriner Hekimliği görevine atanır. Bu görevini 1969 yılı sonuna kadar sürdürür. Bu yılın sonunda Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi Biyokimya Anabilim Dalı’nda açılan asistanlık sınavlarını kazanarak asistan olur.

1970 yılında İsviçre’nin Türkiye için tahsis ettiği dört adet burstan birini kazanarak, 1971-1973 yıllarında bu ülkede bilimsel araştırmalar yapar ve Almanca öğrenir. 1974 yılında doktorasını tamamlayan Çamaş, 1979 yılında Doçent olduktan sonra Uludağ Üniversitesi’nde görev alır. Bu görevini 1986 yılına kadar sürdürür. Aynı yıl profesörlüğe yükseltilerek Uludağ Üniversitesi’ne atanır.

1986 yılı sonunda Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Veteriner Fakültesi’ne Dekan olarak görevlendirilir ve dekanlık görevini altı yıl sürdürür. 1993 yılında yeni kurulan Kafkas Üniversitesi’nin Fen-Edebiyat Fakültesi’ne Dekan olarak atanır. . Bu süre zarfında fakülteyi kurar, geliştirir ve dört bölümde mezunlar verdikten sonra 1999 yılında da Kütahya Dumlupınar Üniversitesi’ne Fen-Edebiyat Fakültesi Dekanı olarak görevlendirilir. Prof. Dr. Hayati Çamaş Kütahya’daki görevini tamamlamadan 30 Eylül 1999 tarihinde emekli olur.

Prof. Dr. Hayati Çamaş; görevli bulunduğu sırada Uzakdoğu’dan Amerika’ya kadar birçok üniversite ile iyi ilişkiler kurarak, bilim insanı yetiştirme hususunda önemli çabalar harcadı. Uluslararası çeşitli bilimsel toplantılara katıldı. Hizmet süresi içinde 5 yüksek lisans ve 13 de doktora olmak üzere toplam 18 tez yönetti.

Prof. Dr. Hayati Çamaş’ın 58 bilimsel makalesi, 3 kitabı, 7 ulusal ve uluslararası bildirisi bulunmaktadır. Gerek araştırıcı ve gerekse yürütücü olarak, 8 adet ulusal ve uluslararası projede görev almıştır. Yurtdışında çeşitli teorik ve pratik kurslara katılarak kolorimetrik, spektrofotometrik, kromatografik, elektroforetik ve atomik absorpsiyon spektrofotometrik teknikler üzerinde çalışmış ve bu tekniklerin birçoğunu ülkemiz laboratuvarlarında uygulamıştır.

Prof.Dr.Hayati Çamaş’ın akademik hayatının 20 yılı aşkın zamanı yönetim görevi ile ve kuruluş halindeki üniversitelerde geçmiştir. Bu görevler arasında çeşitli anabilim dalı ve bölüm başkanlıkları ile Dekanlık, Rektör Yardımcılığı, Enstitü ve Merkez Müdürlükleri, TÜBİTAK Danışma Kurulu Üyeliği, Üniversitelerarası Kurul Temsilciliği bulunmaktadır. “Yakın Tarihimizde Van” konulu uluslararası sempozyumun tertip komitesinde ve aynı sempozyumun genel değerlendirme panelinde; yine Van’da tertiplenen “ I. Ulusal Nükleer Tarım ve Hayvancılık Kongresi” ile “Doğu Anadolu’da Tarımın Verimlilik Sorunları Sempozyumu”nun tertiplenmesinde görev almıştır.

Prof. Dr. Aydın KÖKSAL (1940-)

Aydın Köksal

Galatasaray Lisesi’ni birincilikle bitiren Prof. Dr. Aydın KÖKSAL; Fransa INSA de Lyon’dan 1964 yılında Elektronik Yüksek Mühendislik diploması alır. Bilişimsel Dilbilim dalında Bilim Doktoru (1975), Bilgisayar Bilimleri Mühendisliği dalında Üniversite Doçenti (1980), Bilgisayar Yazılımı ana bilim dalında Profesör olur.(1991)

1967 yılında Hacettepe Üniversitesi’nin kuruluş çalışmalarına katılır ve Bilgi İşlem Merkezi’ni kurup, yönetir.Türkiye Bilişim Derneği’nin 1971’den 1987 yıllarına kadar kuruluşunda bulunur ve yönetir. 1972’de Bilişim Dergisini yayınlar; bu derginin yayın kurulu üyeliğini 1996’ya kadar sürdürür.

Bilgisayar, bilgi işlem, yazılım, donanım, bilişim vb. Türkçe bilişim terimlerini geliştirir (yaklaşık 2.500 yeni sözcük). 1974-1980 yılları arasında Üniversitelerarası Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Projesini Bilgi İşlem Birim Başkanı olarak örgütler ve yönetir. 1976’da ÖSYM Bilgi İşlem Merkezi’nin kuruluşunu gerçekleştirir.

Kamu İktisadi Kuruluşlarını Yeniden Düzenleme Komisyonu Bilişim Altkomisyonu üyeliği (1971); DPT Elektronik Bilgi İşlem Sürekli Özel Uzmanlık Kurulu üyeliği (1975-1986) ve başkanlığı (1977-78) yapar. Başbakanlık Danışmanlığı’nda (Devlet Durum Merkezi) bulunur (1981-1982). Türk Dil Kurumu üyeliğine (1975) ve Yönetim Kurulu üyeliğine seçilir (1982-83).

1984’te TÜBİTAK Bilim Adamı Yetiştirme Grubu Yürütme Kurulu üyeliğine seçilir. Dil Derneği’nin kurucu üyeliğini ve Genel Yazmanlığı’nı yapar. Bu derneğin yönetim kurulu üyeliğini 1992’ye kadar sürdürdü.

Prof. Dr. Aydın KÖKSAL; Birleşmiş Milletler, UNESCO, SPIN, OECD, IFIP vb. uluslararası örgütlerde, yurt dışında Türkiye’yi 22 kez temsil etmiştir.

Bir mühendis olarak, özellikle bilişim teknik-biliminin ekonomik ve toplumsal kalkınmada en etkin bir araç olarak kullanılabileceğine inanan Köksal, Türk toplumunun “çağdaş bir bilişim toplumu”na dönüşmesi doğrultusunda sivil toplum örgütleri çerçevesinde yoğun çaba göstermiştir. Üye olduğu dernekler şunlardır:

Türkiye Bilişim Derneği (TBD), Türkiye Bilgi İşlem Sanayicileri Derneği TÜBİSAD), Türkiye Bilişim Vakfı, Atatürkçü Düşünce Derneği, Dil Derneği, Türk-Fransız Mühendisleri Dostluk Derneği, Türk-Japon Dostluk Derneği, Ankara Galatasaraylılar Birliği, Galatasaray Spor Kulübü, Ankara Tenis Kulübü.

Kazandığı ödüller:

*1979’da Prof. Dr. Tarık Özker ile paylaştığı, Tüm Öğretim Üyeleri Derneği (TÜMÖD) Dr. Necdet Bulut Fen ve Mühendislik Ödülü: Bilgisayar Mühendisliğinin Türkiye’de bir bilim dalı olarak örgütlenmesi, bilişim sözcüklerinin Türkçeye kazandırılması, DPT Bilgi İşlem Özel Uzmanlık Kurulunda bilgisayarların Türkiye’de planlı ve etkin kullanımı doğrultusundaki çalışmaları, TBD kurucusu olarak bilişim mesleğini örgütlemesi dolayısıyla;

* 1980’de Türk Dil Kurumu (TDK) Deneme ve İnceleme Ödülü: “Dil İle Ekin” yapıtı dolayısıyla;

* 1996’da, ilk kez tanımlandığı yıl, TBD-TÜBİSAD Yaşam Boyu Hizmet Ödülü;

* 1996’da Türkiye Döküm Sanayicileri Derneği (TÜDÖKSAD) Onur Üyeliği: “Cumhuriyetimizin geleceği Türk gençliğinin eğitiminde ve bilim çağının Türkiye’de yapılanmasında gösterdiği üstün gayret ve başarılardan dolayı”;

* 2003’te TBD Onursal Başkanlığı kendisine verilmiştir.

Şimdi, 1985’ten beri, üniversiteden kendi isteğiyle ayrılarak, kurduğu danışmanlık kurumu ve yazılımevi olan Bilişim Ltd’i yönetmekte, Türk ulusal yazılım endüstrisinin gelişmesine katkıda bulunmaya çalışmaktadır.
180’i aşkın yayını bulunan Dr. Aydın Köksal iyi düzeyde İngilizce, Fransızca, İtalyanca bilir, Almanca ve İspanyolca teknik belgeler üzerinde de çalışma yapabilir.

Prof. Dr. Münci KALAYOĞLU (1940-)

Münci Kalayoğlu

 

Hacettepe Tıp Fakültesi‘nde genel cerrahi eğitimi alan Prof. Dr. Münci Kalayoğlu, 1967 yılında buradan mezun olduktan sonra Amerika’ya gider. 1967-1968 yılları arasında New York’da Mount Sinai Medical School‘da bulunur. Ardında da 1968-1971 yılları arasında Pittsburg Çocuk Hastanesi‘nde Çocuk Cerrahisi alanında uzmanlaşır ve 1971 yılında Hacettepe Üniversitesi‘ne geri dönerek, bir sene sonra Doçent ünvanını, 1977‘de ise Profesör ünvanını alır. 1981 yılında karaciğer nakli konusuna ilgi duymaya başlayan Kalayoğlu, yeniden Amerika’ya döner ve Pittsburg’da organ nakli (organ transplantasyonu) konusunda uzmanlık eğitimi almaya başlar.

Bu eğitimin ardından, 1984‘te Wisconsin Üniversitesi Tıp Fakültesi‘nde Karaciğer Tranplantasyonu Bölümü‘nü kurar ve Wisconsin Üniversitesi Karaciğer Transplantasyon Bölüm Başkanlığı görevini yürütmeye başlar. Bu zamana kadar 1500 karaciğer transplantasyonu gerçekleştiren Kalayoğlu, dünya çapında ünlü bir isim haline gelir. Bu arada üniversitedeki çalışmaları sürecince yüzlerce genç, genel transplantasyon cerrahı yetiştirir.

Kalayoğlu’nun uluslararası tıp dergilerinde yayınlanmış 185 eseri, 22 kitabı ve çeşitli kitaplara katkıları var. Aynı zamanda birçok ödüle layık bulunan Prof. Dr. Kalayoğlu’nun ödüllerinden bazıları şunlardır:

1989‘da Wisconsin eyaleti başarı ödülü,

Sedat Simavi sağlık bilimleri ödülü,

Japon cerrahi derneği başarı ödülü,

1991‘de Nokta’nın Doruktakiler ödülü,

1993‘de TÜBİTAK bilim ödülü,

20.yüzyıl Dr. Behçet Uz ödülü,

1994‘te Orta Doğu Teknik Üniversitesi tarafından onursal felsefe doktorası ödülü.

Prof. Dr. Kalayoğlu, tıp alanına yapmış olduğu katkılardan dolayı Bahçeşehir Üniversitesi Tıp Fakültesi tarafından bu yıl (2017) altıncısı verilen Tıp Bilim Nişanı’na layık görüldü.

Prof. Dr. Mehmet HABERAL (1944-)

Mehmet Haberal

 

1967 yılında Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden mezun olan Prof. Dr. Mehmet Haberal; 1971 yılının Ekim ayında genel cerrahi uzmanı olur. Daha sonraki yıllarda Galveston, Teksas’da Shriner’s Yanık Enstitüsü’nde ve John Seally Hastanesi’nde bilim kurulu üyesi olarak çalışır. 1974 ve 1975 yıllarında Colorado Üniversitesi Tıp Fakültesi Transplantasyon Merkezi’nde bilim kurulu üyesi olmak üzere 1 Ocak 1974’den 30 Haziran 1975’e kadar çalışır.

Temmuz’da Hacettepe Üniversite Hastanesi, Genel Cerrahi Bölümü’nde Yanık ve Organ Nakli Ünitelerini kurar. 1975 yılında Hacettepe Üniversitesi Hastanesi’nde Türkiye’de ilk kez canlı donörden böbrek naklini gerçekleştirir. Dünya Yanık Derneği ulusal temsilcisi seçilir.

1978’de Avrupa Organ Nakli Vakfı’ndan (Eurotransplant) temin edilen organla Türkiye’de ilk kez kadavradan böbrek naklini gerçekleştirdi. O zamana kadar tüm dünyada en fazla 36 saat saklanabilen kadavra böbreklerin soğuk iskemi sürelerini 111 saate kadar uzatılmasını sağlayan çalışmasını yaptı. Ankara’da Türkiye Organ Nakli ve Yanık Tedavi Vakfı Hastanesi’ni kurdu. Türkiye’de ilk başarılı karaciğer naklini gerçekleştirdi.

Prof. Dr. Aziz SANCAR (1946-)

Aziz Sancar

 

Prof. Dr. Aziz SANCAR; 1963 yılında İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesine başlar. 1969 yılında birincilikle doktor olur. İki yıl memleketi Savur’da bir sağlık ocağında çalışır.

Aziz Sancar, NATO-TÜBİTAK Bursu ile Amerika John Hopkins Üniversitesi ve ardından ise Dallas Üniversitesi’nde Moleküler Biyoloji alanında doktorasını 1977 yılında tamamlar. 1977 ve 1982 yılları arasında Yale Üniversitesi Tıp Fakültesinde çalışır. Burada DNA onarımı üzerine çalışmalar yaparak, Doçentlik tezini tamamlar.

Hala North Carolina Üniversitesi Biyokimya ve Biyofizik Bölümü’nde öğretim üyesi olarak görev yapmaktadır.

DNA onarımı, kanser tedavisi ve hücre dizilimi konularında çalışan Sancar’ın 33 kitabı ve 415 makalesi vardır. Çalıştığı konulardan kanser tedavisi ile ilgili birçok ödül almıştır. 2001 yılında Amerika Kimya Cemiyeti tarafından verilen North Carolina Distinguished Chemist Award’e ( Kuzey Carolina Seçkin Kimyager Ödülü) layık görülmüştür. 2005 yılında ise bilim dünyasının en önemli üyelikleri arasında bulunan “ABD Ulusal Bilim Akademisi” ne seçilen ilk ABD’li Türk olmuştur.

Amerika’da Aziz ve Gwen Sancar Vakfını kurarak orada öğrenim gören Türk öğrencilerinin kullanımına Carolina Turkish House ( Karolina Türk Evi) adlı misafirhaneyi sunmuştur. 2006 yılında ise Türkiye Bilimler Akademisi’ne asil üye olarak seçilmiştir.

2015 yılında Kimya dalında Nobel Ödülü alan ikinci Türk isimdir. Aziz Sancar bu ödülü DNA’nın onarılması alanında bilime yaptığı katkılardan dolayı ABD’li Paul Modrich ve İsveçli bilim adamı Tomas Lindahl ile paylaşmıştır.

‘Sirkadiyen Saat’ (Ritmik saat) buluşuyla tanınan Prof. Dr. Aziz Sancar, kanser konusunda önemli çalışmalar yapıldığını belirtirken, kanser mekanizmasının 10 yıl içinde çözüleceğine inandığını söyler. Ancak kanserin nasıl olduğunu çözümlemenin onu tedavi etmek anlamına gelmediğine işaret eden Sancar, tedavi konusunda bir şey söylemek için erken olduğunu belirtir.

Hücrelerin hasar gören DNA’ları nasıl onardığını ve genetik bilgisini koruduğunu haritalandıran araştırmaları sayesinde 2015 Nobel Kimya Ödülü’nü kazanmıştır. Aziz Sancar ödüle ABD’li Paul Modrich ve İsveçli Tomas Lindahl ile birlikte layık görüldü.

Prof. Dr. Engin ARIK (1948-2007) ve Prof. Dr. Şenel BOYDAĞ (1947-2007)

Engin Arık

İstanbul Üniversitesi Fizik-Matematik Bölümü’nden 1969 yılında mezun olduktan sonra Pittsburgh Üniversitesi’nde fizik alanında master ve doktora yapan Prof Dr. Engin ARIK; İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi Teorik Fizik Kürsüsü’nde 1968-1969 yıllarında öğrenci asistanı olarak mesleğe başlar. 1969-1976 yılları arasında Pittsburgh Üniversitesi Fizik Bölümü’nde araştırma asistanı olarak görev yapar.

Londra Üniversitesi’nde 1976-1979 yılları arasında araştırma görevlisi olarak çalışan Arık, 1979 yılında Boğaziçi Üniversitesi Fizik Bölümü’ne geçer. “Deneysel Yüksek Enerji Fiziği” alanında yaptığı çalışmalarla 1981 yılında doçent, 1988 yılında profesör olur. 1983 yılında Boğaziçi Üniversitesi’nden ayrılarak, 2 yıl Control Data Firması’nda uzman olarak çalışır.

1997-2000 yılları arasında Viyana Üniversitesi görev alır. 1985’ten vefatına kadar Boğaziçi Üniversitesi Fizik Bölümü’nde öğretim üyeliği yapar.

Prof. Dr. Engin Arık, İsviçre’nin Cenevre kenti yakınlarında kurulu Nükleer Araştırma Merkezi “European Organization for Nuclear Research (CERN)’deki ‘Atlas Deneyi’nde çalışıyordu.

İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi’nden mezun olan Prof. Dr. Şenel Fatma BOYDAĞ; 1976’da İstanbul Üniversitesi’nde doktorasını tamamlar. 1982 yılında doçent ve 1989 yılında Yıldız Teknik Üniversitesi’nde profesör ünvanlarını kazanır. 1 Eylül 2000’de Doğuş Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Fizik Bölümü’nde çalışmaya başlar. 2 yıl Fen Bölümü Başkanlığı görevini yürütür.

Şenel Fatma Boydağ

Prof. Dr. Engin ARIK ile birlikte Türk Hızlandırıcı Merkezi Teknik Tasarımı ve Test Laboratuvarları Proje Ekibi”nde yer aldı.

Bu çalışmalarıyla Süleyman Demirel Üniversitesi tarafından Fizik Konferansı’na davetleri üzerine; uçakla Isparta’ya giden Prof. Dr. Engin ARIK, Prof. Dr. Şenel Fatma BOYDAĞ ve aynı bölümde yeralan 4 bilim insanı; geçirdikleri uçak kazası sonucu yaşamlarını yitirmiştir. Türk basınında Bilim Şehidi olarak anılmışlardır.

Uçak kazasında yaşamını yitiren diğer bilim insanları:

Fizik-Matematik Bölümü Araştırma Görevlisi Özgen Berkol DOĞAN (1980-2007):

1991 yılında Robert Kolej’e girmeye hak kazanan Doğan, 1998 yılında mezun olurken “Michael Hamilton” Fizik Ödülü’nü aldı. Bu ödül, Robert Kolej’de fizik öğretmenliği yaparken genç yaşta, yine bir uçak kazasında ve Isparta’da, hayatını kaybeden Michael Hamilton anısına her sene fizikte üstün yetenek gösteren tek bir öğrenciye verilmektedir.

Fen Bilimleri Bölümü Yüksek Lisans Öğrencisi Engin ABAT (1979-2007):

Eşkişehir Anadolu Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Fizik Bölümü’nden 2005 yılında mezun oldu. Y. Lisans eğitimini Prof. Dr. Engin Arık’ın öğrencisi olarak sürdürmekte olan Abat, aynı zamanda Boğaziçi Üniversitesi CERN ATLAS deneyi ekibinde araştırmacı idi.

Doç. Dr. İskender HİKMET (1964-2007):

Lefkoşa Türk Koleji’ni bitiren İskender Hikmet, Fransa’da Joseph Fourier Üniversitesi’nden mezun oldu. Aynı üniversitede yüksek lisans ve doktorasını tamamladıktan sonra, 1997’de Doğuş Üniversitesi’ne yardımcı doçent olarak atandı ve aynı yıl doçent unvanını da aldı. Fizik dünyasında Lille Üniversitesi’nde moleküler biyoloji alanında yaptığı ve 4 yıl süren araştırmasıyla tanınan Hikmet, aynı üniversitede fizik dersleri de verdi.

Prof Dr. Can Fuat DELALE (1954-)

Prof. Dr. Can Fuat Delale; 1977 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi, Makina Fakültesinden mezun olur. 1979 yılında A.B.D.’nde Lehigh Üniversitesinde Fizik dalında yüksek lisans, 1983 yılında yine A.B.D.’nde Brown Üniversitesi’nde doktora yapar. 1987 yılında Matematiksel Fizik anabilim dalında doçent olan Prof Dr. Delale’nin Akışkanlar Mekaniği ve Termodinamik konularında çalışmaları vardır.

2000 yılından sonra İTÜ Uçak ve Uzay Bilimleri Fakültesi’nde görev yapan Profesör Delale; Japonya, Almanya, İngiltere, Hollanda ve A.B.D.’nde birçok üniversitede konuk eğitimci ve araştırmacı olarak bulunur.

“American Physical Society”, Türkiye Matematik Derneği, Avrupa Mekanik Topluluğu, Türkiye Fizik Derneği, Teorik ve Uygulamalı Mekanik Türk Milli Komitesi, gibi akademik derneklere üye olan Can Fuat Delale; EUROMECH Colloquium 376 “Waves in Two-Phase Flows” 27-30 Nisan 1998, İstanbul, ve IUTAM Symposium on “Recent Advances in Multiphase Flows: Experimental and Numerical”, 11-14 Haziran 2007, İstanbul, uluslararası toplantılarına eş-başkanlık yaptı.

Prof. Dr. Delale’nin Kinetik Kuram, Çekirdekleşme Kuramı, Faz Geçişleri, Yoğunlaşma Halinde Gaz Dinamiği, Kabarcık Dinamiği ve Kavitasyonlu Akışlar konusunda birçok bilimsel yayını bulunmaktadır.

J.M. Burgers Centre Research Professor Award, Alexander von Humboldt Research Fellowship

1984 Sedat Simavi Fen Bilimleri Ödülü

1991 TÜBİTAK Teşvik Ödülü aldığı ödüller arasındadır.

Prof. Dr. Aydoğan Özcan (1978-)

Prof. Dr. Aydoğan ÖZCAN

 

Prof. Dr. Aydoğan Özcan ortaokulda bilim ve matematiğe ilgi duymaya başlamıştır. Bu ilginin neticesi olarak 1996 yılında Bilkent Elektrik ve Elektronik Mühendisliği bölümüne yerleşmiştir. 2000 yılında mezun olduktan sonra Stanford Üniversitesinde 2002 yılında yüksek lisansını, 2005 yılında ise doktorasını tamamlamıştır. Buradan sonra araştırmalarına iki yıl boyunca Harvard Tıp Fakültesi’nde devam etmiştir ve bu süreçte elektroniğin yanı sıra medikal konularına da ilgi duymaya başlamıştır.

2007 senesinde Kaliforniya Üniversitesi’ne öğretim görevlisi olan geçen Özcan, burada optik teknolojileri ve bu teknolojilerin hastalık teşhisinde nasıl kullanılacağına dair çalışmalar yapmıştır. Cep telefonu tarafından kullanılabilen mikroskop ve kan tahlili cihazları geliştirmiştir. Bu araştırmalarında büyük başarılara imza atmış ve uluslararası pek çok ödüle layık görülmüştür.

Aydoğan Özcan günümüzde Kaliforniya Üniversitesi’nde ve Howard Hughes Tıp Enstitüsü’nde profesördür. Kendisiyle aynı adı taşıyan Özcan Araştırma Grubunun başındadır ve geliştirdiği medikal cihazlar üzerine kurulu CellMic şirketinin yöneticisidir.

2016 yılında kendisine Koç Üniversitesi’nden ilk kez “Rahmi M. Koç Bilim Madalyası” verilmiştir.

Doç. Dr. Utkan DEMİRCİ (1978-)

Doç. Dr. Utkan DEMİRCİ

Boğaziçi Üniversitesi Elektrik ve Elektronik Mühendisliği Bölümü’nü bitiren Doç. Dr. Utkan DEMİRCİ; Millî Eğitim Bakanlığı’nın ilk 100 içerisine giren başarılı öğrencilere sağladığı yurt dışı bursuyla lisans eğitimini ABD’deki Michigan Üniversitesi’nde tamamlar. Stanford Üniversitesi’nde yüksek lisans ve doktora yaptıktan sonra Harvard Üniversitesi ve Massachusetts Teknoloji Enstitüsü’nde (MIT) Bio-Acoustic Mems in Medicine (BAMM) laboratuvarlarını kurup, bu üniversitelerde öğretim üyesi olarak çalışır.

2013 yılında Harvard Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde doçent olduktan sonra 2014 yılında Stanford Üniversitesi’ne transfer olur.

Doç. Dr. Utkan Demirci; mikro damlacık teknolojilerini kullanıp üretimi oldukça pahalı olan, yarı iletken çiplerin üretim maliyetlerini %95 azaltması’yla; “Dünya Start-up” yarışmasında birincilik ödülü almıştır.

Diğer yandan; Harvard Üniversitesi ve MIT’de bulunduğu sürede, pahalı ve gelişmiş cihazlarla üretilen ve maliyeti 100 dolar olan bir HIV (AIDS) testini, maliyeti 1 doları geçmeyen çiplerle yapılabilir hale getirmiştir. Bu çalışması HIV’nin çok sık rastlandığı Afrika gibi yoksul ülkelerde, hastalığın teşhis edilip kontrol altına alınması için oldukça önemli bir adımdır.

Diğer bir çalışması; akıllı cep telefonlarının kamerasını okuyucu olarak kullanıp, kan ve idrardaki proteinlerin durumunu analiz ederek, yumurtalık kanserini teşhis edebilmeleri. Ayrıca epilepsi hastalarının kanlarındaki ilaç seviyelerini yakından izlemeleri gerekliliğinden yola çıkarak, yaptıkları çalışmayla da Harvard Tıp Fakültesi-Brigham and Women’s Hospital tarafından düzenlenen “Bright Futures” yarışmasında birincilik kazanmıştır. Bu çalışmayla birlikte şeker ölçüm cihazı gibi taşınabilir bir cihazla parmak ucundan alınan, küçük bir damla kan ile hastaların kanlarındaki ilaç seviyeleri yakından izlenebiliyor. Böylece ilaçların dozunu ayarlamak ve doktorlar tarafından ilaçların yan etkilerini takip etmek kolaylaşıyor.

Doç. Dr. Utkan Demirci’nin; tüp bebek, HIV, doku mühendisliği, kanser ve kök hücre üzerine çalışmaları da mevcut. Bunların yanı sıra Stanford Üniversitesi Radyoloji Anabilim Dalı Canary Erken Kanser Teşhisi Merkezi’nde kanser hastalığı ve teşhisi konusunda çalışmalar da yürütür. Özellikle kemoterapi gören hastalarda, bağışıklık sistemindeki ve dolaşım sistemindeki kanser hücrelerini yataklarının başucunda görüntüleyebilecekleri hayli ucuz teknolojiler geliştiriyor.

Doç. Dr. Utkan Demirci; İzmir’de Türkiye’nin ilk yenilikçi şirketlerinden biri olan Koek Biotechnology firmasını kurar. Koek Biotechnology üzerinden mikro akışkan teknolojilerini kullanarak, spesifik hücre ayrımlama hizmeti sunar ve sağlıklı spermlere zarar vermeden spermlerin ayrımlanmasını ve toplanmasını sağlayan çipler üretir.

Doç. Dr. Demirci’nin ürettiği çipler; şu anda Türkiye ve Rusya’da aktif olarak kullanılıyor. Çiplerle elde edilen sağlıklı spermlerin kullanıldığı tüp bebek denemelerindeki gebelik oranlarında ciddi artışlar görülüyor.

Dr. ECE KAMAR (1983-)

Dr. Ece KAMAR

Dr. Ece KAMAR; Bornova Anadolu ve İzmir Fen Lisesi’ndeki eğitiminin ardından, üniversite eğitimini Sabancı Üniversitesi Bilgisayar Bilimi ve Mühendisliği Bölümü’nde tamamladı.

Daha sonra, Harvard Üniversitesi Bilgisayar Bilimleri’nde doktorasını yaptı.

Harvard’da Robert L. Wallace Ödül Bursuna ve Microsoft Araştırma Lisansüstü Araştırma Bursu ödülüne layık görüldü.

Harvard’daki tez çalışmasında etkili insan-bilgisayar takım çalışması için modeller ve algoritmalar üzerine odaklananan Kamar; şu anda Redmond’ta bulunan Microsoft Araştırmaları bünyesinde Uyarlamalı Sistemler ve Etkileşim grubunda kıdemli araştırmacı olarak görev yapıyor. Ayrıca en saygın yapay zekâ yayınlarında, 40’tan fazla hakemli dergide yayını bulunan Kamar’ın araştırmalarından bazıları; patent alarak Microsoft ürünlerinde kullanılıyor.

Ece Kamar, Beyaz Saray için rapor hazırlıyor, bir yandan da Microsoft’un CEO’su Satya Nadella’ya danışmanlık veriyor.

Ece Kamar; Yapay Zeka’nın hukuki anlamda toplum üzerinde etkisine de dikkat çekiyor. ABD’li hakimlerin; yapay zeka algoritmalı yazılımlar kullandığını ve hakim önüne çıkarılan birinin kefaletle serbest mi bırakılacağının yoksa tutuklu mu kalacağının kararını yapay zeka’nın verdiğini belirtiyor.

Aynı durumun sürücüsüz (otonom) araçlarda da geçerli olduğuna dikkat çeken Kamar; otonom aracın kaza yapmaması için kime veya nereye vuracağını belirlemesi gerektiğini belirtiyor. Aksi takdirde sürücüsüz araçlarla ölüm oranlarının artabileceğini söylüyor.

Yapay zeka’nın tamamen verilerden beslendiğinde iyi şeyler öğrenebildiği gibi kötü şeyleri de alabileceğini belirten Kamar; yapay zeka’ya eşitlikçi ve adil olmayı öğretiyor.

 

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

You May Also Like

Mikroçiplerle Kansere Çözüm Bulan Prof. Dr. Mehmet Toner

Harvard Üniversitesi Tıp Fakültesi Araştırma ve Eğitim Hastanesi Cerrahi Profesörü, Massachusetts General…

DR. MURAT DİGİÇAYLIOĞLU

Ülkemizin sayılı dehalarından olan DR. Murat DİGİÇAYLIOĞLU, 1963 yılında İstanbul’da doğmuştur. İlk…

Irene Joliot-Curie

Marie Curie ve Pierre Curie’ nin kızı olan Irene Joliot, 12 Eylül…

Tüm İmkansızlıklara Meydan Okuyan Ünlü Fizikçi: Stephen HAWKING

Stephen Hawking (1942–2018) Stephen Hawking; 21 yaşında kendisine motor nöron hastalığı teşhisi…