Sussex Üniversitesi tarafından yürütülen bir çalışmada, “en yüksek” bilinç durumunun bilimsel kanıtı bulundu.
Sinirbilimciler, normal uyanık durumdayken, psychedelic ilaçların etkisi altındaki insanların, beyin aktivite karmaşıklığının bir ölçütü olan, sinir-sinyal çeşitliliğinde sürekli bir artış olduğunu gözlemledi.
Beyin sinyallerinin çeşitliliği, bilinç düzeyinin matematiksel bir indeksini sağlar. Örneğin, bu ölçek kullanılarak, uyanık olan insanların, uykuda olanlardan çok daha farklı sinir aktivitesine sahip oldukları gözlenmiştir.
Bununla birlikte, bu, beyin sinyali çeşitliliğini başlangıçtan “daha yüksek” gösteren ilk çalışmadır; bu durum, sinyalin, yalnızca ‘uyanık ve farkında olan birinden “daha yüksek” olduğunu gösterir. Önceki çalışmalar, uyku, anestezi veya sözde ‘vejetatif’ (gelişme, beslenme gibi) bilinç düzeyinin düşürülmüş hallerine odaklanma eğilimindeydi.
Ekip, sonuçları doğrulamak için, daha sofistike ve çeşitli modeller kullanarak, daha fazla araştırmaya ihtiyaç duyulduğunu söylüyor.
Sussex Üniversitesi’nden Sackler Bilinçlendirme Merkezi Direktörü Profesör Anil Seth, “Bu bulgu, beyindeki psychedelic (sanrılar meydana getiren, duyguları zenginleştiren) durumların normalden çok farklı davrandıklarını gösteriyor.
Psychedelic durum sırasında, beyindeki elektriksel aktivite, ‘global sinyal çeşitliliği’ ile ölçülen normal bilinçli uyanıklıktan daha az öngörülebilir ve daha ‘entegre’ biçimdedir.
“Bu önlem zaten değerini ’bilinç düzeyinin bir ölçüsü’ olarak gösterdiğinden, psychedelic durumun bilinç düzeyinin normalden daha yüksek bir ‘seviyesi’ olarak göründüğünü söyleyebiliriz. Ancak yalnızca bu belirli matematiksel ölçüye göre tanımlanabilir.”
Çalışma için, Michael Schartner, Adam Barrett ve Sackler Center’ın Profesörü Seth, daha önce ve Cardiff Üniversitesi tarafından sağlıklı gönüllülere bir psychedelic durumuna neden olduğu bilinen üç ilaçtan (psilosibin , Ketamin ve LSD) birinin verildiği verileri yeniden analiz etti.
Beyin Görüntüleme Teknolojisini kullanarak, beyinde üretilen küçük manyetik alanları (her üç ilaçta da bu bilinç seviyesinin – sinirsel sinyal çeşitliliğini) ölçüp, ölçümün güvenilir bir şekilde ‘daha yüksek’ olduğunu bulmuşlardır.
Araştırmacılar, “psychedelic durum, daha iyi veya daha elverişli bir bilinç hali olduğu anlamına gelmiyor; bunun yerine, psychedelic beyin durumunun ayırt edici olduğunu ve basit bir sinyal çeşitliliğinin matematiksel ölçüm uygulanmasıyla, bilinç düzeyindeki diğer global değişikliklerle (ör. uyku, anestezi) ilgili olabileceğini gösterir.” diyorlar.
Her üç çalışmada yer alan Dr. Muthukumaraswamy, “Üç farklı ilacın sinyal çeşitliliğinde meydana gelen benzer değişikliklerin, oldukça farklı farmakolojilerine rağmen, hem çok çarpıcı hem de sonuçların sağlam ve tekrarlanabilir olduğuna dair güvence verdiğini” söyledi.
Bulgular, örneğin şiddetli depresyonun tedavisinde bu ilaçların dikkatle kontrol edilen tıbbi kullanımı hakkında ivme kazanan tartışmaları bilgilendirmeye yardımcı olabilir.
Imperial College London’dan Dr Robin Cahart-Harris “Psychedelic durum ile ilgili titiz araştırmalar, bu ilaçların mantıklı bir şekilde ve tıbbi gözetim altında kullanılması durumunda, kazanılacak terapötik potansiyel nedeniyle artan bir ilgi görüyor.
“Bu çalışmanın bulguları, insanların beyninde, psychedelic altındaki bilinçlerinin genişlemesine maruz kaldıklarında neler olduğunu anlamamıza yardımcı oluyor: İnsanlar sıklıkla bu ilaçlar altında bir ‘içgörünün’ olduğunu söylüyorlar ve bu terapötik bir bağlamda ortaya çıktığında, olumlu sonuçları tahmin edebiliyor. Mevcut bulgular, bunun nasıl gerçekleştiğini anlamamıza yardımcı olabilir. ”
Olası tıbbi başvuruları bilgilendirmeye yardımcı olmanın yanı sıra, çalışma, bilinçli kişinin ‘bilinç seviyesi’nin; neye karşı bilinçli olduğunun yani ‘bilincin içeriği’nin de birbiriyle ilişkili olduğunu göstermiştir.
Profesör Seth, “Gönüllülerin bildirdiği gibi psychedelic deneyiminin yoğunluğu ve sinyal çeşitliliğindeki değişiklikler arasında korelasyonlar bulduk, bu bizim önlemimizin sadece uyuşturucular tarafından başlatılan ‘küresel beyin değişiklikleri’ ile değil, bu yönlere de yakın bağları olduğunu göstermektedir. Bilinçli tecrübelerin belirli yönlerinin altında yatan beyin dinamikleridir. ”
Diğer bir rastlantıda; bu çalışmanın yayınlandığı tarih olan 19 Nisan’ın; LSD’yi ilk kez sentezleyen Albert Hoffman’ın psikolojik etkilerini keşfetmek için yaptığı ilk “kendi kendine deney” ini gerçekleştirdiği tarihe denk gelmesidir.
*Tarihe “Bisiklet Günü” olarak geçen 19 Nisan 1943 gününün öğleden sonrasında Albert Hofmann bisikletle laboratuvardan evine dönerken, çevresindeki alemin nasıl ansızın değişiverdiğini şöyle anlatıyordu: “Önümdeki her şey dalgalanıyordu, her şey içbükey bir aynadan yansıyan bozuk görüntülere dönüşüyordu. Sanki olduğum yerde pedal çeviriyor, bir türlü yol alamıyordum.”
37 yaşındaki kimyager Hofmann o gün, tarihin ilk LSD yolculuğunu (trip) yaşıyordu. Evine ulaştığında öleceğini zannetti. Oda çevresinde fırıldak gibi dönüyor, duvarlar zıplıyordu. Aşina nesneler tuhaf, korkunç biçimler almaya başlamıştı. Eşyalar sürekli hareket ediyor, garip oyunlar oynuyordu. Birkaç saat sonra, “harikulade” diye tanımladığı bir tesir hissetmeye başladı. Ertesi gün ruh hali mükemmeldi, “Sanki önümde yepyeni bir hayat uzanıyordu, sanki dünya yeniden yaratılmıştı” diyordu.