Nüfus artışının yavaşlaması iklim ve ekonomiye yardımcı olacaktır.
İklim değişikliğiyle mücadele etmek, gerçekten basit bir matematik problemiyle çözülebilir.Her insan, yaşam boyu yaklaşık 1.000 ton karbon emisyonundan sorumludur. Yani daha az insan doğarsa, yeryüzüne zarar veren emisyonların çoğu oluşmayacaktır. Yeni bir gazetede belirtildiği üzere, nüfus artışını azaltmak, iklim değişikliğine son verilmesi için acil bir ekonomik fedakarlık yapılmasını gerektirmeyen birkaç yolun başında gelmektedir; ancak bu fikri daha az tartışmalı hale getirmemektedir. Kimse kaç tane bebek sahibi olabileceğini hükümetin belirlemesinden hoşlanmaz.
Brown Üniversitesi ekonomistleri, bir ülkenin genel doğurganlığı azalırsa, ekonomiye ve iklime ne olacağını inceledi. Buradaki önemli konu, değişen nüfus artışının toplumun tüm yapısını etkiliyor olmasıdır. İnsanlar genellikle daha az çocuk sahibi oldukları zaman çalışmak için daha fazla vakit ayırırlar ve her bir çocuğa daha fazla kaynak olabilirler. Genel ekonomik büyümeye yol açan, daha fazla para kazanma eğiliminde olan hemen herkes, Ulusal Ekonomik Araştırmalar Bürosu’nda yayınlanan yazılar yazıyorlar.
Az sayıda kişi azalan karbon emisyonu demektir. Örneğin Nijerya, Birleşmiş Milletlerin düşük doğurganlık projeksiyonuna ulaştıysa, emisyonlarını yüzde 35 lik oranla 2100 birim azaltabilirken, kişi başı geliri yüzde 15 arttırabilir. Araştırmacıların belirttiği gibi, uzun vadede iklim politikasında kazan-kazan politikası ender bir örnek, özellikle ABD ve Avrupa tarafından yapılan kayıpları geri alabilmek için kendi ekonomik ilerlemelerini feda etmeleri, gelişmekte olan ülkeler için ve diğer daha zengin uluslar için beklenilmez.
Elbette hassas soru, bir ülkenin nüfus artışında böyle bir düşüşe nasıl ulaştığıdır. Böyle bir tartışma karanlık bölgelere sürükleyebilir, ancak bebek sayısını azaltmak için nispeten daha distopyasız bir yol vardır, doğum kontrolü.
Doğrusunu söylemek gerekirse, böyle bir fikir ortaya atıldığında, nüfus kontrolünün fark yaratamayacak kadar doğurganlık oranlarının düşük olduğu, yoksul ülkelere sosyal mühendislik kazandırdığı ve onları zengin ülkelermiş gibi göstermek zorunda olduğu sonucu çıkıyor. Buradaki potansiyel fark, potansiyel olarak ekonomik faydaların çevresel olanlarla birlikte ön ve merkez olması gerçeğidir. Örneğin nüfus artışını yavaşlatmak için adımlar atılması halinde Nijerya, zengin karbon emisyonlarına yardım etmiyor. Ayrıca, uzun vadede önemli ölçüde daha zengin bir ülke haline gelebilecekti. Yazarlar, nüfus kontrolünün yalnız zengin, düşük doğum oranına sahip ülkeler dünyadaki emisyonların çoğundan zaten sorumlu olduğu durumlarda, karbon emisyonlarını içermesi için yeterli olmadığını belirtiyor. Yenilenebilir enerjiye dayalı bir ekonomiye geçiş hala önemlidir. Daha az çocuğa sahip olmak sadece küresel ısınmayı önleme mücadelesinde bir başlangıç olacaktır, ancak muhtemelen bu durumda daha mantıklı seçeneklerden biridir.