Sanat ve makine öğrenimi (AI) hakkında çalışmalara katılan Sanatçı Refik Anadol, 1.7 milyon dijital belgeyi, Jorge Luis Borges’ün “Babil Kitaplığı” isimli öyküsünden hareketle bir araya getirdi.
SALT GALATA’da, sergisi 11 Haziran’a kadar sürecek olan “Arşiv Rüyası”; 1997’den 2010’a kadar Türkiye çağdaş sanat, mimarlık ve ekonomi alanlarını kapsayan Osmanlı Bankası Arşivleri de dahil olmak üzere 40 binin üzerinde bir yayın kütüphanesine ev sahipliği yapıyor. Kütüphanede içeriği online da görüntülenebilen 1.700.000’den fazla sayısallaştırılmış öğe mevcut.
Gelecekte bu arşivlerin ve basılı materyallerin, bilim-kurgu ve süper kahraman filmlerinde sıkça gördüğümüz türden, sanal, sürükleyici bir arayüz olarak erişilebilir olabileceği düşünülebilir.
Türk sanatçı Refik Anadol da hayal etmekten fazlasını yaptı.
Bu çalışmayı yapabilmek için sanatçı, Google Artists and Machine Intelligence (Google Sanatçılar ve Makine Zekâsı) programıyla konuk sanatçı olarak çalışmış. Süper bilgisayarlar, makine zekâsı ve öğrenme algoritmalarındaki gelişmelere başvurmuş.
Sonuç olarak, 1.7 milyon sayısallaştırılmış öğeyi SALT Araştırma’nın birinci kat galerisinde yer alan etkileyici bir odaya dönüştürdü.
Anadol projenin amacının bir kısmının, bu eserler ve belgelerin nasıl korunup, gelecek nesillere sunulabileceğini düşünmek olduğunu açıklıyor. Sanatçı, gelecekte bu eserlerin unutulabilme riski olduğunu ayrıca; eserleri okuyabilecek araç bulmakta güçlük çekebileceğimize dikkat çekiyor.
“Arşiv Rüyası”nın Doğuşu
Sanatçı, dünyadaki bütün kitapları içine alan bir kütüphane yaratmasa da SALT Araştırma arşiv koleksiyonlarındaki 1 milyon 700 bini aşkın belgenin her birini, özelliklerine göre makine zekâsıyla sınıflayan algoritmalarla bir medya enstalasyonunda görselleştirdi. Tavanı ve tabanı aynadan oluşan sonsuz ve sınırsız bir mekân tasarladı. Basın bülteninde anlatıldığı kadarıyla Anadol, SALT Araştırma arşiv koleksiyonlarını, yüksek işlemci gücüne sahip yapay zekâ ve makine öğrenimi algoritmalarıyla görsel bir okumaya tabi tutmuş, çok boyutlu verileri bir yöntemle birbiriyle etkileşim halinde ele almış.
Sanal Babil Kütüphanesi’ni yaratmak için Anadol ve arkadaşı Mike Tyka önce belgelerini kavramsal olarak ortaya çıkışlarına göre düzenlemeye ihtiyaç duydu. Bu yüzden, görüntülerin içeriğini yorumlamak ve onları üst düzey kavramsal özelliklere göre sıralamak için bir Görüntü Tanıma Ağı aracılığıyla beslediler.
Anadol daha sonra 1.7 milyon belgeden gelen verileri görsel olarak düzenlemek için, tSNE (t-distributed stochastic neighbor embedding) olarak bilinen bir AI algoritması kullandı.
2D ve 3D projeksiyonlar için haritalardan çarpıcı geçişler yaratan Anadol, “Elde edilen haritalar oldukça güzel çıktı. Dolayısıyla onları projeksiyonların bir parçası olarak kullanmaya karar verdik” diyor.
Kreatör “Temel fikir, 21. yüzyılda müze algılamasında bellek, tarih ve kültürü makina mercekleri aracılığıyla yeniden yapılandırmak için mimari zeka ile kurulmuş yapı oluşturmaktır” diyor.
Anadol: “Ben iyimser bir medya sanatçısı olarak, makine öğrenimini kullandığımıza inanıyorum. Metodolojileri tamamen yeni, anlamlı ve etkileyici yollar yaratabilir. Bilginin bilgiye dönüştüğü bir kütüphanedir. İnsanlık için ilahi bir alan, şimdi makine öğrenme algoritmaları sayesinde daha önce olduğundan tamamen farklı. Bence bu proje bir bilimkurgu değil. İnsanlara bunu gelecekten bir pencere olarak göstermek istiyorum.”