Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK öncülüğünde; Türk kadınlarının her alanda ileri bir seviyede olması hedefiyle 5 Aralık 1934’de Türk Kadınına “Seçme ve Seçilme Hakkı” tanındı. Bu hakla tüm dünyadan önce Türk kadınlarına toplumda yer edinme, düşüncelerini özgürce ifade edebilme, bilimde, fende ve diğer tüm alanlarda çalışmalara katılma, kendilerini geliştirme açısından dünya birinciliğini ellerinde tutma hedefi belirlendi.

5 Aralık Dünya Kadın Hakları ve Dünya Mühendisler Günü vesilesiyle gençlerimize ve bilimle, teknolojiyle uğraşan tüm kardeşlerimize ışık ve umut olması amacıyla Atatürk’ün gösterdiği bu hedefe ulaşan Türk bilim kadınlarımızın bir kısmını bugünkü özel haber köşemizde sizlere tanıtmaya çalışacağız.

Dünya Kadın Hakları ve Dünya Mühendisler Günü’nüz Kutlu Olsun!

“Kadınlarımız için asıl mücadele alanı, asıl zafer kazanılması gereken alan biçim ve kılıkta başarıdan çok, ışıkla, bilgi ve kültürle, gerçek faziletle süslenip, donanmaktır. Ben muhterem hanımlarımızın Avrupa kadınlarının aşağısında kalmayacak, aksine pek çok yönden onların üstüne çıkacak şekilde ışıkla, bilgi ve kültürle donanacaklarından asla şüphe etmeyen ve buna kesinlikle emin olanlardanım.” M.Kemal ATATÜRK

“Türk mühendislerinin alnında Cumhuriyetin istikbalini aydınlatan ışık parıldar.”M.Kemal ATATÜRK

Türkiye’nin İlk Kadın Doktoru: Safiye Ali

Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk kadın tıp doktoru ve tıp eğitimi veren ilk kadındır.

1891 yılında İstanbul’da dünyaya geldi. Babası Ali Kırat Paşa, Sultan Abdülaziz ve II. Abdülhamit’in yaverlerinden biriydi. Annesi Şeyhülharem Hacı Emin Paşa’nın kızı Emine Hasene Hanım’dır. Safiye Ali, dört kızkardeşin en küçüğü idi.

Istanbul’da Amerikan Kız Koleji’nde öğrenim gördü. Ocak 1916 da kolejden mezun oldu. Kolej yıllarında iken tıp doktoru olmaya karar verdi. Kadın hastaların kadın doktorları tercih etmesinden ötürü, ülkede kadın doktorlara gereksinim duyuluyordu ancak Darülfünun Tıp Fakültesi henüz kadın öğrenci kabul etmiyordu. I. Dünya Savaşı sürerken maddi güçlüklere rağmen Almanya’ya giderek Würzburg Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde öğrenim gördü. Dönemin eğitim bakanı Ahmet Şükrü Bey’in yardımıyla devlet bursu alan Safiye Ali, çok hızlı bir şekilde Almanca öğrenerek hemen derslere başladı. Amerikan Koleji mezunu olması sebebiyle zorluk çıkaran Bavyera Milli Eğitim Bakanlığı, sınavda aldığı birincilik derecesi karşılığında Safiye Ali’ye “doktor namzeti” unvanını verdi. 1921 yılında “Bebeklerde İç Pakimenenjit Kanaması’ hakkındaki tezi ile diplomasını aldı.

İstanbul’a döndükten Altı hafta sonra kadın ve çocuk hastalıkları ihtisası yapmak üzere tekrar Almanya’ya gitti. Burada eşi Dr. Ferdinand Krekeler (sonradan aldığı adı ile Ferdi Ali) ile evlendi.

Haziran 1923’te Türkiye’nin ilk kadın doktoru olarak icazetnamesini aldı ve eşi ile birlikte Cağaloğlu’nda muayenehane açtı. İlk zamanlar tanınmadığı için muayenehanesine kimse gelmemiştir ve hatta kadın olduğu için düşük vizite ücreti ödemek isteyenler bile olmuştur. İstanbul’da beş yıl doktorluk yaptı ancak karşılıksız olarak anne-çocuk sağlığına yaptığı hizmetler klinik çalışmalarının önüne geçti. Bu dönemde ayrıca Amerikan Koleji bünyesinde açılan ilk kız tıp okulunda jinekoloji ve obstetrik dersleri verdi. Böylece sadece “ilk kadın tıp doktoru” unvanının değil aynı zamanda “ilk kadın akademisyen” unvanının da sahibi oldu.

Anne sütünden kesilen ve steril süt içme imkanından mahrum olan çocuklar için Fransız Kızılhaç’ı tarafından kurulup 1925’te Himaye-i Etfal Cemiyeti’ne bırakılan Süt Damlası Bakımevi’nin başına geçen Safiye Ali, gönüllü çalışmalarıyla bakımevine etkinlik kazandırmıştır. Süt Damlası’ndaki çalışmaları kadınları emzirmeye teşvik etme; yetersiz beslenen çocukların sağlıklı beslenebilmeleri amaçlı eğitimler düzenlemeye odaklıydı. Safiye Ali ayrıca sütten kesilmiş 1 yaş sonrası hasta ve zayıf çocukların bakımı ile ilgilenmek üzere Hilal-i Ahmer Hanımlar Merkezi Küçük Çocuklar Muayenehanesi’ni kurdu. Londra, Viyana ve Bologna’da düzenlenen kongrelerde Himaye-i Etfal Cemiyeti’ni temsil etti. Mesleğinin zirvesinde iken Süt Damlası’ndan istifa etmek zorunda kaldı. Ocak 1928’de sadece muayenehane doktorluğu yapıyordu. Bu tarihte, İstanbul’da muayenehanesi olan hekimler arasındaki tek kadındı. Bu dönemde toplum, kadın doktora o kadar yabancıydı ki Malul Gaziler Büyük Ticaret Salnamesinde adı, “Safiye Ali Bey” olarak geçmektedir. Erken Cumhuriyet dönemindeki kadın hareketinin içinde yer alan Safiye Ali’nin 1928’de Bolonya’da toplanan Beynelmilel Kadın Doktorlar Konferansı’nda edindiği sosyal ve bilimsel izlenimleri Servet-i Fünun’da yayımlanmıştır.

Safiye Ali, mesleki çalışmalarının yanı sıra İstanbul’da başlayan feminist harekete katıldı ve Türk Kadınlar Birliği’nin Sıhhiye Komisyonu başkanlığını üstlenerek fuhuşla mücadele için çalıştı.

Kanser teşhisi konulması üzerine Türkiye’den ayrılarak Almanya’ya yerleşti. II. Dünya Savaşı yıllarında sağlığı elverdiği sürece mesleğini sürdürdü. 5 Temmuz 1952’de Dortmund’da hayatını kaybetti.

Türkiye’nin İlk Kadın Kimyageri: Remziye Hisar

1902 yılında Üsküp’te doğdu. Davutpaşa’daki üç yıllık Mekteb-i İptidai’yi, bir yılda henüz dokuz yaşında iken başarıyla tamamladı. Daha sonra, İttihat ve Terakki Mektebi ve Emirgan, İnas Rüştiyesi’ne devam etti; ancak çok sevdiği Türkçe öğretmeninin İstanbul Darülmuallimatı’na transfer olması üzerine, öğrenimini bu okulda sürdürdü.

15 Temmuz 1919 tarihinde bu okulun Darülfünun’a hazırlamak üzere oluşturduğu iki sınıflık bölümünden birincilikle mezun oldu. Sınıfın iyi öğrencileri arasında yer alan Remziye Hisar, küçük sınıflardaki öğrencilere geometri ve matematik dersleri verdi. Mezun olmasının ardından Darülfünun’un kimya bölümüne kaydını yaptırdı. Kimyayı seçme nedenini bir röportajında “Fen derslerinde kanunlarda olsun, buluşlarda olsun hep yabancı isimler görmek beni kahrediyordu. Fen alanında bir tek Türk ismi görememenin ezikliğini, bu dalda başarılı olursam giderebilirim sanıyordum” cümleleriyle açıklamıştır.

Darülfünun’da kız öğrencilerin erkek öğrencilerden ayrı saatlerde ders aldığı bu dönemde, öğretmeni ve okul arkadaşlarıyla birlikte Bakü’ye gitti. Bakü’de, kendisini birden bire bir savaşın tam ortasında buldu. Kafkasya’daki savaşlar ve Bakü’de kendilerine gereksinim olmadığını öğrenmek bile onu yıldırmadı ve bir erkek öğretmen okulunda öğrencilere ders vermeye başladı. Sovyet Rusya’nın Azerbaycan’ın bağımsızlığına son vermesi ile orada tanışıp evlendiği eşi Doktor Reşit Süreyya Gürsey ile birlikte İstanbul’a döndü.

İlk çocuğunu dünyaya getirmesinin ardından, Adana’da Darülmuallima’ya müdür olarak tayin olan Remziye Hisar, çocuğunu annesine bırakarak Adana’ya gitti. Güç koşullarda çalışmasını sürdürmek zorunda kalan Hisar, eşinin tedavi için Paris’e gitmesinin ardından, bilgisini geliştirmek için Paris’e gitti.

Adını bilim dünyasında duyurmak amacı ile Sorbonne’da kimya bölümünde öğrenim görmeye başladı. Sorbonne’da o yıllarda Langevin ve Madam Curie gibi çok tanınmış isimler ders vermekteydi. Biyokimya sertifikası alan Hisar, Paris’te Maarif Vekaleti’nin verdiği bursla öğrenim gördü. Doktorasına başlayacağı dönemde bursu kesilen Hisar, yurda dönmek zorunda kaldı ve Erenköy Lisesi’ne kimya öğretmeni olarak atandı.

1930 yılında Milli Eğitim Bakanlığı’nın yurtdışı doktora bursundan yararlanarak doktorasını yapmak üzere yeniden Paris’e gitti. Eşinden boşanan ve Paris’e çocukları ve kardeşiyle giden Remziye Hisar, 1933 yılında doktora tezini tamamlayarak Türkiye’ye döndü.

Doktora tezini tamamlamasının ardından, Türkiye’ye dönüp, 1933 – 1936 yılları arasında İstanbul Üniversitesi’nde kimya ve fizik kimya doçenti olarak görev yaptı ve kimya ve fizik dersleri verdi. 1936 yılında bir süre için üniversiteden ayrıldı; Hıfzıssıhha Müessesesi Farmakodinami Şubesi’nde Kimya Mütehassıslığı görevinde bulundu.

1942-1947 yılları arasında İstanbul Üniversitesi Eczacılık Okulu Analitik Kimya ve Toksikoloji kürsüsünde görev yaptı. 1947 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi Maden Fakültesi Kimya Kürsüsü’ne atandı. 1955 yılında Fransa’da “Officiel d’Academie” nişanı’na layık görüldü. 1959 yılında profesör oldu.

1973 yılında emekliye ayrıldı. Yaşamını İstanbul’da Anadoluhisarı Otağtepe’de ailesinden kalma konakta sürdürdü. 1991 yılında Tübitak Hizmet Ödülü’nü aldı. Oğlu Feza Gürsey’i Nisan 1992’de yitirdikten sonra 13 Haziran 1992’de öldü.

Türkiye’nin İlk Kadın Profesörü: Prof. Dr. Fazıla Şevket Giz

1903 yılında İstanbul’da doğdu. İlköğrenimi özel bir okulda tamamladı ve Amerikan Kız Koleji’ne geçti. Bu okuldan 1922 yılında mezun oldu. Yükseköğrenimi Amerika Mount Holyobe Üniversitesi’nde tamamlayarak 1927 yılında mezun oldu. Aynı üniversitenin biyoloji laboratuvarında üç ay gibi bir süre incelemelerde bulundu. Türkiye’ye dönünce 1927-1933 yılları arasında Arnavutköy Kız Koleji’nde biyoloji öğretmenliği yaptı. Türkiye’de temel bilimler kategorisinde araştırma yazısı yayımlayan ilk kadın bilim insanı oldu (1929). 1933 yılında gerçekleşen üniversite reformu sonrasında İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi’ne hayvan doçenti olarak atandı.

25 Nisan 1944 tarihli karar ile Hayvanat (Zooloji) Enstitüsü Profesörlüğüne yükseldi. 1949 yılında Türk Üniversiteli Kadınlar Derneği’nin kurucuları arasından yer aldı. Ord.Prof.Dr.Curt Kosswig’in enstitüdeki görevinden ayrılması sonrasında 4 Ocak 1955 sonrasında Genel Zooloji Enstitüsü’ne direktör olarak tayin edildi. Sağlık sorunları nedeniyle 1958’de görevinden istifa etti. 19 Haziran 1961’de ise Hidrobiyoloji Araştırma Enstitüsü Direktörlüğüne getirildi. Bu görevinden de aynı gerekçe ile 1964’de ayrıldı. 1 Mart 1972’de emekli oldu. İnönü Armağanı’na da layık görülen Fazıla Şevket Giz 1981 yılında hayatını kaybetti ve Şişli Camii’nde kılınan öğle namazı sonrasında Zincirlikuyu Mezarlığı’nda aile kabristanına defnedildi.

Türkiye’nin İlk Kadın Mühendisi: Sabiha Rıfat Gürayman

Türkiye’nin ilk kadın inşaat mühendisidir. Anıtkabir’in inşaatında 10 yıl boyunca başmühendis olarak görev yapmıştır. Fenerbahçe Spor Kulübü’nün ilk kadın voleybolcusudur.

1910 yılında Manastır’da dünyaya geldi. İlköğrenimini Beşiktaş Esma Sultan İlkokulu’nda okudu. 1925’te Nişantaşı Kız Ortaokulu’nu bitirdi; ardından İstanbul Kız Lisesi’ne devam etti.

1927’de Yüksek Mühendis Mektebi’ne (bugünkü İstanbul Teknik Üniversitesi) girdi. O yıl ilk defa kız öğrenci alan okulun ilk kız öğrencisiydi. 1933 yılında bir diğer kız öğrenci olan Melek Hanım (Erbil) ile birlikte okuldan mezun oldu ve Türkiye’nin ilk kadın inşaat mühendisi unvanını aldı.

Üniversite yıllarında voleybol sporu ile ilgilenen Sabiha Rıfat Hanım, zamanla erkeklerle beraber spor yapmaya ve aynı takımda oynamaya da başlamış. On sekiz yaşında voleybola olan ilgisini Fenerbahçe voleybol takımına katılarak sürdürmüş. Gürayman sadece ilk kadın mühendis değil, aynı zamanda ilk kadın voleybolcumuz da. Ayrıca 1929 yılında İstanbul şampiyonu olan Fenerbahçe erkek voleybol takımının kaptanlığını yapmıştır.

Çalışma hayatına Ankara Bayındırlık Müdürlüğü’nde başladı, daha sonra Bayındırlık Bakanlığı’na geçti. Ülkenin değişik yerlerinde birçok okul, hükümet konağı ve resmi binanın yapımında görev aldı. Anıtkabir ve TBMM inşaatlarında 10 yıl çalıştı. İnşaatı sırasında başmühendisliğini yaptığı Anıtkabir’in Hürriyet Kulesi’nde bir fotoğrafı sergilenmektedir. Ankara’nın Beypazarı ilçesinde “Kemer Köprüsü”’nün inşaatında çalışması nedeniyle köprü yöre halkı tarafından “Kız Köprüsü” olarak isimlendirildi.

1939 yılında yüksek mühendis Remzi Gürayman ile evlendi. 1963 yılında emekli olan Gürayman, 1993’de eşini kaybettikten sonra İzmir’e yerleşti. 4 Ocak 2003 tarihinde hayatını kaybeden Gürayman, Doğançay Mezarlığı’na defnedildi.

Türkiye’nin İlk Kadın Öğretmeni: Fatma Refet Angın

Gelibolu’da Emniyet Amiri Hafız Şerif Bey’le Halime Hanım’ın üç çocuğundan en büyüğü olarak 1915’de dünyaya geldi. Babası bir Kuva-yi Milliye üyesiydi. Mustafa Kemal’in arkasından Anadolu’ya gidip orta cephede üç yıl savaşmıştır. İlkokul denemesini mahalle mektebinde yaşayan Angın, bu sistemdeki eğitime ancak iki gün dayanabilmiştir. Okuma yazmayı annesinden öğrenen Refet Angın, Cumhuriyetin ilanı ve Tevhid-i Tedrisat Kanunu’ndan sonra Gelibolu’da açılan iki okuldan biri olan Cumhuriyet Okulu sınavını kazanarak okula üçüncü sınıftan başlamış ve henüz küçük bir çocukken öğretmen olmaya da karar vermiştir.

Mustafa Kemal Atatürk ile yolları birçok kez kesişen Refet Angın, birinci karşılaşması olan ilk okul yıllarında Atatürk’ün “Büyüyünce ne olacaksın çocuk?” sözüne, “Öğretmen” diye cevap verir. İkinci karşılaşmalarında ise Öğretmen Okulu öğrencisidir ve Atatürk’e “Bakın sözümü tuttum Paşam. Öğretmen olacağım işte”dediğinde, Atatürk onun Gelibolu’daki küçük kız olduğunu derhal hatırlar ve bunu belirterek, ne öğretmeni olmak istediğini sorar. ‘Matematik’ cevabını alınca “Hayır tarih öğretmeni olacaksın. Çünkü nesillere tarihlerini öğretmek en önemli vazifedir” sözü üzerine Refet Angın, tarih öğretmeni olmaya karar verir.

1955-1975 yılları arasında Ankara Bahçelievler Deneme Lisesi Müdürlüğü yaptı. Angın’ın öğrencileri arasında Uğur Mumcu da vardı. Angın İstanbul Rüştü Uzel Kız Meslek Lisesi ile Ortaköy Zübeyde Hanım Kız Meslek Lisesinin kuruluş çalışmalarında bulundu. 12 Eylül askeri darbesinin ardından, 24 Kasım’ın Öğretmenler Günü olarak belirlenmesiyle ilk öğretmenler gününde yılın öğretmeni seçildi.

Köy enstitülerinde görev yaptı. Binlerce öğrencinin hayatına dokunan Fatma Refet Angın, öğretmek için yaşadı. Kız meslek liselerinin kuruluşunda görev aldı. Genç kızların hayata karışması, eğitim alması için çabaladı.

Tarih öğretmenliğinden 1982’de emekli olan Refet Angın, Yıldız Teknik Üniversitesi senatosunun 29 Haziran 2006 tarihinde aldığı kararla onursal doktora unvanını, yapılan bir törenle almıştır. Türkiye Cumhuriyeti Millî Eğitim Bakanlığı’nda Bakanlık Danışmanı olarak görev almıştır. Ayrıca İstanbul Kağıthane’de adına kurulmuş bir ilkokul vardır.

Tarih öğretmenliğinden 1982 yılında emekli oldu fakat görevini 24 yıl boyunca özel anlaşmayla sürdürdü. “90 yaşında olmama rağmen görevime devam ediyorum, erken emekli olanları anlayamıyorum” sözleri çalışmayı ne kadar sevdiğini vurguluyordu.

Cumhuriyetin ilk kadın öğretmenlerinden Fatma Refet Angın tedavi gördüğü İstanbul Bahçelievler Özel Hizmet Hastanesi’nde 30 Ocak 2010 Çarşamba günü 95 yaşındayken hayata gözlerini yummuştur. Ortaköy mezarlığında toprağa verilmiştir.

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

You May Also Like

Mikroçiplerle Kansere Çözüm Bulan Prof. Dr. Mehmet Toner

Harvard Üniversitesi Tıp Fakültesi Araştırma ve Eğitim Hastanesi Cerrahi Profesörü, Massachusetts General…

Binlerce Hasta Radyografisine Erişim Sağlayan, MIMIC Göğüs Röntgeni Veritabanı

Bilgisayar vizyonu veya makinelere görüntüleri gelişmiş bir şekilde işleme yeteneği verme yöntemi;…

14 Şubat Özel Haberi: Radyoaktif Aşk: Marie ve Pierre Curie

Marie ve Pierre Curie; bilim ve araştırma aşkıyla yolları kesişmiş, birbirleri için…

3D BioPen

Yüksek derecede özelleşmiş olan kartilaj*; alifatik bir ortam içerisinde düşük sayıda hücre…