Uzak Doğu Federal Üniversitesi’nden (FEFU) bilim insanlarını içeren uluslararası bir toksikolog grubu, genetiği değiştirilmiş (GM) ürünlerin potansiyel risklerini incelemeye devam ediyor. Bilim insanları Gıda ve Kimyasal Toksikoloji dergisinde; İnsan ve hayvan vücuduna giren GM ürünler ve besinlerden elde edilen DNA’nın son durumu hakkında bir araştırma makalesi yayınladı.
İnceleme verilerine göre GM ürünlerinin DNA’sı, sert işlem ve sindirim koşullarında hayatta kalabilir. Bazıları gastrointestinal sistemdeki (GIT) bakteri DNA’sını birleştirerek insan vücuduna girebilir. Bilim insanları bu tür DNA’nın varlığını; insan ve hayvanların dokularında ve kan akışında keşfettiler.
FEFU’da faaliyet gösteren “Nanoteknoloji” Araştırma ve Eğitim Merkezi’nde (REC) misafir bilim insanlarından biri olan Dr. Muhammad Amjad Nawaz, “Bu alanın yetersiz çalışılmasından dolayı, bu sürecin sınırlı delillerinden bahsediyoruz. GM ürünlerinin DNA’sının insan genomu üzerindeki etkisine dair kanıt bulunamamasına rağmen; böcek ilacı ve antiviral spreyler ile muamele edilmiş bitki gıdalarının mikro-ribonükleik asidinin (canlı organizmaların hücrelerinde ana moleküllerden biri olan DNA ve proteinlerin yanı sıra) güvenli bir şekilde tüketicilerin vücuduna girdiğini ve genetik süreçleri etkileyebileceğini söyleyebiliriz.” Nawaz, GM ürünlerinin insan ve hayvan sağlığı üzerindeki etkilerini incelemeye devam etmektedir.
Hücrelerden Dokulara Entegre
İncelemede, bilim insanları sindirim sırasında yabancı DNA’nın hayatta kalabilmesi ve tüketicilerinin vücudundaki hücrelere nüfuz etmesinin yollarını ve mekanizmalarını incelemektedir. Özellikle, araştırmacılar, GM ürünlerin DNA’sının bağırsak bakterilerine ‘yatay gen aktarımı’* için sıcak nokta olarak, gastrointestinal sistemin bölgesi ile ilgilenmektedir. Böyle bir transfer potansiyel olarak disbakteriyoz ve sağlıksızlığa ve ayrıca daha sonraki mutasyonlara yol açabilir.
Bilim insanları, tüketilen ürünlerin DNA’larının tüketicilerinin kanlarında ve organlarında bulunması konusundaki çelişkilere dikkat eder ve insan vücudu üzerindeki etkilerini ispatlayamadıklarını ilan ederler. Ayrıca genomları ve yabancı DNA ekspresyonunu tüketicinin dokularına entegre etme olasılığını da tartışıyorlar. Sonuç olarak, araştırmacılar, GM bitki besinlerinin mikro-RNA’sının, insan vücut hücrelerine nüfuz etme potansiyelini göz önünde bulundururlar.
2017’de aynı araştırmacı grubu, GM ürün yetiştiriciliğinin; çevre, ekosistem, çeşitlilik, hayvan ve insan sağlığı üzerindeki etkisi üzerine bilimsel makalelerin iki incelemesini yayınladı. 2016 yılı itibariyle küresel olarak gıda ve yem için genetik olarak değiştirilmiş tahıl üretimi 185 bin 1 milyon hektar olarak belirlendi. Bu tür üretim hacimleriyle, genetiği değiştirilmiş ürünlerin insan sağlığı üzerindeki potansiyel etkileri üzerine araştırmalar gelecekte de önemini korumaktadır.
*Yatay gen transferi:Bir tür içinde gerçekleşen ve atalardan yavrulara doğru gerçekleşen ‘dikey’ (anne-babadan yeni nesile doğru olan) gen aktarımından farklı bir DNA aktarım mekanizmasıdır. DNA’nın, aynı veya farklı türler arasında atasal olmayan biçimde, bir bireyden bir diğerine ya da bir türden bir diğerine geçişine ‘yatay gen aktarımı’ adı verilmektedir. Evrim mekanizmalarından biri kabul edilen Yatay Gen Aktarımı sayesinde, örneğin bir bakterinin DNA’sı, yakınındaki bir bitki hücresine geçerek bitkinin DNA’sı içine yerleşebilir. Bitki kendi DNA’sını kopyalayıp yeni nesillere aktarırken, bakteriden yatay olarak aktarılmış gen bölgesini de kopyalayarak, yeni nesil bitkilere aktarabilir. Eğer bakteriden bitkiye aktarılmış bir gen, bitki için ‘faydalı’ ise, Doğal Seçilim tarafından ayıklanmadan korunabilir.